Bu yazıma Sivas’da çok söylenen bir Sivas dili ile bir misal ya da örnekleme söz ile
başlayacağım. Derler ki, Sivas’da “Düğün biter de sözü bitmez!
Şimdilerde Sivas'da da benzer bir durumu izlemekteyim. Basındaki yansımalarına
bakmaktayım. Sivas’dan uzak kalmış olsam da bazı konularda Sivas’dakilerden daha çok işin içerisindeyim. Hangi konuya değineceğimi Bizim Sivas gazetesindeki yazı dizimlerimi okuyanlar sanırım anlamışlardır.
Sivas’ın yıllardır gündemine pompalanan bir konu ilk kez bilimsel bir mekanda tartışmaya
açıldı. Bir sonuca varıldı. Şimdilik varılan sonuç bildirgesinden ve anlıyoruz ve görüyoruz ki Aziz Vlas Mezarı ve evi kazıları bir yalan üzerine kurulmuş Sivas’da pompalanan bu girişime en başından beri karşı çıkanlardan birisi idim. Bu konudaki düşüncelerimi Sivas’da ki etkili ve yetkili yerde bulunan siyasi idari yöneticilere iletmiş durumun ileride
Sivasımız ve ülkemiz aleyhine yaratabileceği durumlara dikkat çekmiştim.
Öncelikle belirtmek isterim ki bu Aziz Vlas konusuna hiçbir zaman dini bir temel ile karşı çıkmadım. Bunun böyle olmadığını en iyi Sivas ve İstanbul Kocamustafapaşa’daki Ermeni dostlarım bilirler.
En başından gördüm ki, Sivas üzerine biçilen bu elbisenin terzileri, ülkemiz üzerinde
emperyalist emelleri olan ve Katolik inançlı bazı Ermeni isimleri ve onların Sivas'da ki işbirlikçilerini bir takım aldatılar ile inandırıp onlara “Aziz Vlas Müridleri elbisesi “ giydirip karşımızda arzı endam etmeye başladılar.
Önce Belediye Başkanı Hilmi Bilgin’e mektup yazdım. Karşılığında basın toplantılarında adım zikredilmeden hakaretlerine aldırmadım. Yılmadım 21 kişiye bu konuda kaygılarımı ve düşüncelerimi ilettim. İnsanları aydınlatmaya uyandırmaya bu işin altındaki gerçeğe inandırma uğrağını sürdürdüm.
Bu konuda önce düşüncelerimi açıktan daha geniş çevreye iletmemi sağlayan “Bizim Sivas
Gazetesi”sahibi Muhsin Kaya ve gazete sorumlularından Selahattin Çerik beylere teşekkür etmek istiyorum. Bir çıkar kaygısına düşmeden doğru bildikleri ve inandıkları seslerin Sivas Kamuoyuna ulaşmasını sağladılar.
Bu konuda en önemli destekçim,bilgi alışverişinde bulunduğum birbirimizi cesaretlendirdiğimiz tam bir bilim insanı ve Sivasseverlik noktasında buluştuğum kişi Prof.Dr Fatih Dervişoğlu idi. Çalıştaydaki performansını da öğrendikten sonra ona olan saygım,inancım daha da çok arttı. Tam bir bilim insanı sorumluluğunda işin bu noktaya gelmesinde büyük katkıları ve emekleri oldu.
Çalıştayın toplanmasında itici güç olan,Aziz Vlas konusunun nereye evrilebileceğini gören, bu nedenle tavır koyan,birçok yer ile irtibata geçen ve Belediye başkanı Adem Uzun’un “kucağımda buldum”diyerek baş eğeceği bir konuda onu cesaretlendiren ve yanlış bir yönelişe düşmemesini sağlayan Belediye eski Başkanı Doğan Ürgüp sağlık açısından riskli bir durumda olmasına rağmen bu işin peşini bırakmadı. Övgüye değer bir duruş sergiledi. Onunla da birkaç kez telefon ile irtibatta bulunarak bu konunun geçmişi,geleceği üzerinde değerlendirmelerde bulunduk.
Bana yol arkadaşı olan, sesime ses veren çok kişi vardı.Onların çoğunu Sivas kamuoyu da
biliyor. İsimlerini burada sayarak,birilerine malzeme olsunlar istemiyorum. Biliyorum ki onlar, bu tavrımda bana hak verecekler.
Çalıştay sonrası Sivas gazetelerine baktığımda beni en çok şaşırtanı bir zamanlar bu işin
öncüleri olanların,tüm sorumluluğu Hilmi Bilgin’e yükleyip bir de Ermeni diasporası ile yamandırarak, ellerini yıkayıp kenara çekilenlerin tavırları oldu. Öyle ki bu konuda öncü rolünü kaptırmamak için 2 eylül çalıştayı öncesi gayret gösterenler in bır kısmı da ,birden bire 2 eylül gününde kendilerini adeta resetlemişler. Onların yaşam tarihlerinde artık 2 eylül günü diye bir şey yok. Bu insanlar,geçmiş duruşlarını,yılanın kabuk değiştirmesi gibi kaldırıp atmışlar.
Anlaşılan o ki,şimdilerde suskunluğa gömülmüş gibi görünen, belediyedeki, üniversitedeki, kim karar vermiş veya kimden bu konuda sertifika almışlar bilemedim Sivas’ın ileri gelen adamları denilen bu zatı muhteremler ,bu konuda ilerleyen süreçte dillerini açacaklar ve masallarını anlatacaklar.
Belediye Başkanı Adem Uzun’un,Çalıştayı yapmasındaki amacının kucağımda bulduğum
dediği konu üzerinde bir sonuca varılacak ise sadece benim üzerimde kalmasın kaygısı ve BBP yönetiminin baskısını aşmak amaçlı olduğunu sanmıştım.
Ancak 7 eylüldeki konuşmasını izleyince çalıştay sonrası kamuoyundaki desteğin rüzgarını arkasına almanın rahatlamış ile bu işi artık doğru bir noktadan sahiplendiğini gördüm.
Kendi kendime dedim ki;Adem Uzun,Kent konseyi Başkanı Necip Günaydın’ın beyin bu
konudaki burgacından kendisini sıyırmış. Bir zamanların milliyetçi dostlarımızın dillerinden düşürmedikleri savsözlerindeki gibi “ Titreyip kendine dönmüş!
EVET! DÜĞÜN BİTTİ. SÖZÜ BİTMEDİ.DAHA ÇOK YAZACAK,DAHA ÇOK KONUŞACAK ŞEY
VAR.