Erzincan’ın Kemah ilçesinde, 3 bin yıllık geleneklerle sürdürülen doğal tuz üretimi, hem tarihiyle hem de eşsiz lezzetiyle dikkat çekiyor. İlçeye bağlı Kömür köyünde bulunan 460 yıllık tuz ocağında, yaz aylarında adeta zaman donuyor ve binlerce yıllık yöntemlerle Türkiye'nin en doğal tuzu üretiliyor.
Osmanlı döneminde Ermeniler tarafından işletilen ve Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde dahi övgüyle söz edilen bu tarihi tuz ocağı, günümüzde Doğu Anadolu Bölgesi'nin önemli tuz ihtiyacını karşılamaya devam ediyor. Yaklaşık 250 bin metrekarelik bir alana kurulu olan işletmede, 100 metre derinlikten gelen tuzlu su, sera tipi göletlerde biriktiriliyor. Sayıları 150’yi bulan bu göletlerde, güneş ışığıyla buharlaşan suyun ardından geriye kalan kristal tuzlar, işçiler tarafından tek tek toplanıyor.
Üretim haziran ortasında başlıyor, eylül ortasına kadar devam ediyor. Sıcaklık arttıkça üretim de hızlanıyor. Ancak her bir tuz tanesi, zorlu koşullarda, insan emeğiyle şekilleniyor.
İşletme sahibi Metin Tanrıkulu, Kemah tuzunun farkını şöyle anlatıyor: "Doğal olarak elde edilen bu tuzda hiçbir kimyasal katkı yok. Ayrıca ağır metaller de barındırmıyor. Kaynaktan erimiş olarak gelen tuzlu suyu, sadece güneşin sıcaklığı ile kristalize ediyoruz. Bu da Kemah tuzunu hem sağlıklı hem de kaliteli kılıyor."
Lezzetiyle öne çıkan Kemah tuzu, sadece Erzincan’da değil, İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Trabzon ve Erzurum gibi büyük şehirlerde de yoğun talep görüyor. Özellikle peynir üreticileri, yaylacılar ve salamuracılar, bu doğal tuzu tercih ediyor. Çünkü Kemah tuzu, sadece bir lezzet değil; aynı zamanda gıda ürünlerinin raf ömrünü uzatan doğal bir koruyucu.
Tuzun bu özel yolculuğu, modern tekniklerden uzak, tamamen doğa ve insan emeğiyle sürdürülüyor. Geleneksel yöntemlere sadık kalınarak yapılan üretim, geçmişten geleceğe uzanan bir miras niteliğinde.
Kemah’ta her yaz yeniden başlayan bu üretim serüveni, sadece bir üretim değil; Anadolu’nun kadim zenginliklerinin günümüze nasıl ulaştığını gösteren canlı bir örnek.