Bana sorarsanız futbol, futbolcuya göre “para” ve taraftara göre “sevda” demek.. Benim yaşıtlarım yada doğru tabirle benim kuşağım bilir, futbolla ilgilendiğimiz ilk yaşlara ulaştığımızda henüz endüstrileşmeye başlamamıştı. Hatta, 1980 yıllarda bazı futbolcular, geçimlerini sağlamak için akşam ek iş yapmak zorunda kalırlardı. Fenerbahçe’nin efsane kaptanı Müjdat Yetkiner’in maçlar gündüz oynandığı için gece taksicilik yaptığı söylenirdi. Kısacası eskiden sahada oynayanlar fakir, tribünden izleyenler zengindi diyebiliriz. Futbol için anlayacağınız. Evet, 1990’ların ilk yıllarından itibaren futbol endüstrileşmeye başladı. Ve artık, futbolda dönen para yavaş yavaş yükseliyordu. Para işin içine daha çok girmeye başlayınca futbol artık bir “Sevda” olmaktan çıkmış ve insanların geçim kaynağı haline gelmeye başlamıştı. Kısacası, futbol endüstriyel sektör olmaya başlamıştı artık. Futbolcular için renklerin ve oynadıkları takımların bir anlamı kalmamıştı. Kim daha çok parayı verirse o takımın formasını giymekten çekinmezlerdi. Taraftar için ise bu “sevda” hiçbir zaman parayla satın alınamayacak bir duygu yoğunluğuydu. Günümüzde de bu halen böyle devam ediyor taraftarlarımız için, futbol takımının renklerine olan “sevda”ları.. Futbolu yönetenler ve kulüpler endüstriyel futbol içinde taraftarları çok iyi kullanmaya başladılar. Maç öncesi bir slogan atıyor yöneticiler ve teknik heyet “Sen yoksan bir eksiğiz” diyorlar. Taraftarlarını karşılaşmalarına çağırmak ve tribünde kendilerini desteklemelerini sağlamak için. Taraftarda takım ve forma “sevda”sı var ya. Takılıyor hemen bu çağrının peşine. Tertemiz bir duygu ile takımının maçını izlemek için, bütçesine göre en uzak yerden bile izlemek içinde olsa 40-50 tl verip biletini alıyor. Belki de taraftarların bir çoğu, o bileti almak için bir gün akşama kadar çalışmak zorunda kalıyorlar. Bulundukları yani çalıştıkları iş yerlerinde. Tuttuğun futbol takımında taraftar olarak sen futbolcuların hepsini tek tek tanıyor ve biliyorsun, lakin o sahadakilerin hiç biri seni tanımıyor. Hava şartları ne olursa olsun sen taraftar olarak “soğukta donma pahasına” tribünde yerini alıp maçlarını izliyorsun. Karşılaşma boyunca sesin kısılıncaya kadar ve ellerinin içi şişene kadar takımını destekliyorsun, hiçbir maddi karşılık beklemeden sadece ve sadece bir takıma olan “sevda” duygusu içerisinde. Maç boyunca desteklediğin, o sahada seni hiç tanımayan adını bile bilmeyen futbolcular biten maçın ardından hepsi lüx arabasına binip evine gidiyor. Kulaklarında kulaklıkları ve ağızlarında çikletleriyle. Sen “vefakar ve cefakar” taraftar, sen otobüsle dönüyorsun evine gecenin saat bilmem kaçında. Sabahta işe gideceksin bir sonraki maçın bilet parasını kazanmak için… Dedim ya ''endüstriyel futbol'', bu günümüzdeki futbol… Futbolcular artık trilyonlar kazanıyorlar, sana yani “taraftara” bir çay bile ısmarlamıyorlar. Sen evinin her tarafını takımının renkleriyle futbolcuların resimleriyle donatıyorsun, oysa futbolcularla beraber çekilmiş hiç bir resmin yokturdur. Sen takımına “tutku-aşk-sevgi” ile bağlanıyorsun, hiç satmıyorsun. Ama futbolcular üç kuruş fazla para veren takıma gitmekte tereddüt bile etmiyorlar. Hatta yetmiyor, senin rakibin olan takıma transfer olup dönüp sana birde gol atıyor ve sevinmeye devam ediyorlar. İşte futbolcular buna, profesyonellik deyip işin içinden çıkıyorlar. Sen sevdan için yağmur çamur demen stadyumlara koşarken ve her GOOL diye bağırışında hiçbir kazancın olmuyor. Ya onlar için golün anlamı ne? Her gol olduğunda futbolcuların hesaplarına primler yatıyor. Yani gol demek futbolcular için para demek. İşte bu nedenle diyorum ki; Futbol futbolcular için “para” ve taraftarlar için “sevda” Kalın sağlıcakla...
KÖŞE YAZILARI
Yayınlanma: 27 Temmuz 2023 - 13:30
FUTBOLCU ''PARA PEŞİNDE'' YA TARAFTAR?..
Bana sorarsanız futbol, futbolcuya göre “para” ve taraftara göre “sevda” demek
KÖŞE YAZILARI
27 Temmuz 2023 - 13:30