Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Dilci, yapay zekâya özel bilgileri paylaşmanın büyük bir güvenlik riski yarattığını ve bu durumun bireyleri intihara sürükleyen psikolojik yıkımlara yol açabileceğini belirtti.

Günümüzde, yapay zekâ teknolojilerinin günlük yaşamdaki hızlı gelişimi, özellikle yalnızlık hisseden, duygusal boşluk yaşayan veya dertleşme ihtiyacı duyan birçok kişiyi yapay zekâ uygulamalarına yönlendiriyor. Sevgilisinden ayrılan, ailevi sorunlar yaşayan veya yoğun stres altındaki bireylerin, özel hayatlarının en mahrem detaylarını yapay zekâ sohbet robotlarıyla paylaşması dikkat çekiyor.

Kısa Süreli Rahatlama, Uzun Vadede Yıkım
Uzmanlar, bu durumun kısa vadede bir rahatlama hissi verse de, uzun vadede çok ciddi psikolojik ve toplumsal sonuçlar doğurabileceği konusunda uyarıyor. İnsanların duygusal ihtiyaçlarını yapay zekâ ile gidermeye çalışması, gerçek insan ilişkilerinin zayıflamasına ve bireyin toplumsal hayattan izole olmasına neden olabiliyor.

Dijital Yaşam Enstitüsü Başkanı ve Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tuncay Dilci, yapay zekâ ile kurulan bu sanal duygusal bağların göründüğü kadar masum olmadığını vurguluyor. Yapay zekânın sadece algoritmalarla programlanmış, duygusal bir varlık olmadığını belirten Dilci, insana benzeyen ses tonları ve onaylayıcı cevapların sadece bir yanılsama olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Tuncay Dilci: "Mahrem bilgilerini kesinlikle paylaşmamalıyız. Yapay zekayı bir yoldaş değil ayna olarak görmeliyiz. Bu durum aleyhimize olabilir. Çünkü kullanmış olduğunuz telefon ve bilgisayarların IP adreslerinden zaman ve süre anlamında mekânsal adresleri de tespit edilerek kime ait olduğu çıkabilir."
Depresyon, Kimlik Karmaşası ve İntihar Riski
Bu tür yapay duygusal bağlar zamanla bireyde içsel tatminsizlik, kimlik karmaşası ve sosyal izolasyona yol açabiliyor. Gerçek insan ilişkilerinden uzaklaşan kişilerde, Dilci'ye göre, depresyon, melankoli ve intihara kadar varabilen psikolojik yıkımlar görülebiliyor.
Dilci, yapay zekâya özel hayatı anlatmanın sakıncalı bir durum olduğunu söyleyerek, bunun uyum sorunlarını da beraberinde getiren bir olgu olduğunu belirtti. "Yapay zeka bir algoritma ürünüdür. Onunla bir duygusallık kurmak, 'beni anlıyor' şeklinde uzun süreli bir bağ kurma yanılgısı, ileride gerçek hayata uyum sorununu da beraberinde getirecektir" dedi.
Veri Güvenliği ve Toplumsal Sonuçlar
Özel ve hassas bilgilerin yapay zekâ ile paylaşılmasının büyük bir veri güvenliği riski taşıdığını belirten Prof. Dr. Dilci, bu verilerin başkalarının eline geçme veya genel bir eğitimin aracı haline gelme tehlikesine dikkat çekti.
Dilci, yapay zekânın kullanıcıya sürekli pozitif ve onaylayıcı yanıt verme eğiliminde olduğunu, oysa gerçek hayatta durumun böyle olmadığını vurguladı. Bu durumun, bireyin hayatta var olma sürecini sabote edebileceğini ve gerçek tatmini vermeyeceği için ciddi hayal kırıklıklarına, hatta kendine dönük şiddete yol açabileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Tuncay Dilci: "İnsan sosyopsikolojik kültürel bir varlıktır. Gerçek anlamda bir dertleşme değildir. Bir insanla hiç konuşmadan bir mekanda olmak bile çok faydalı bir şeydir. İnsan insana muhtaçtır, insan insanın bir nevi dostu, arkadaşı ve yalnızlığını giderici bir aile konumundadır."
Dijital mecralarda bıraktığımız "ayak izlerinin" farkında olmamız gerektiğini söyleyen Dilci, yapay zekânın bir dost yerine konulamayacağını, mahrem bilgilerin kesinlikle paylaşılmaması gerektiğini bir kez daha yineledi.