Bizim gibi hareketli bir tarihi olanların her ayının her günü kayda değer sene-i devriyelerle doludur. Bu yüzden Saatli Maarif takviminin kronolojik tarih notlarına oldum olası saygı duyarım. Her ilin kendi tarihini, folklorunu içeren bir saatli maarif takvimi olmalıdır bence. Şöyle de olabilir: Artık adına sanal âlem denilen bir yayın dünyası daha var ve hayatımızın vazgeçilmez bir parçası… Hangisi gerçek, hangisi sanal bilemem ama her nere gitseniz mert namert, yalan gerçek, doğru yanlış daima iç içe, koyun koyunadır. Her vilayet kendi saatli bir maarif takvimi hazırlayabilir, valiliğin resmi internet sayfasına koyabilir; teklifimdir, buluşumdan dolayı da telif istemem.
Dokuz yüz on metre ve santimetre cinsinden küsuratıyla uzanan caddeyi kerrat ile arşınlamayan şehirli yoktur. Cadde biz gençlerin ikinci adresiydi. Herşey bir tarafa, birinden çıkıp diğerine girdiğimiz üç güzide sinema o caddede idi; biletimizi erkenden alır, matineye kadar volta atardık. Boş zamanlarımızı da bu caddede ve bu caddeyle doldururduk Kongre binasının önünden istasyona, sonra istasyon tarafından hükümet konağına doğru avare kasnak gibi döner dururduk… Ne bulurduk, ne anlatırdık bilemem; yorulunca da “Cıbıllar Parkı”nda mola verirdik. Çoğumuz cıbıldık, bir paket sigarası olanın bu muhabbetli yürüyüş esnasında paketi biterdi; aldığımız kazan simidini de lokma lokma bölerdik… Bazen sesimizi keserdik, bu “içimizden birininki”nin geçtiğine delildir ve sanki bir prenses geçerdi. İşin en nazik, terbiyeli olmanın en incelmiş yanı “göz terbiyesi”dir; biz mahcup çocuklardık, yere bakardık… Prens o an hangimizse bir defa bakardık, yüzümüz kıpkırmızı olurdu; o ana sığan sevgilerin hudutsuz olduğunu düşünüyorum.
İstasyon Caddesi bir de uzaktan uzağa ve nazar ber kadem sevişen âşıkların güzergâhıydı.
Çiftler, evlerine dönenler, ailece yürüyenler asla rahatsız olmazlardı bizim kostaklığımızdan. Sanki hepimiz tanış biliş idik; ne çok selamlaşırdık be ya! Yetmişli yıllar, lise yıllarımız; cadde yavaş yavaş ama sert bir biçimde militanlaştı; parkalar, konuşan bıyıklar, bilinçlenmiştik(!). Şimdi de İstasyon Caddesi tıklım tıklım ama biteviye yürüyenler aşina simalar değil; gürültülü konuşan, gördüğünden göz kirası isteyen çeşit çeşit insan sağlı sollu akıyor. Alışveriş mekânları dolup taşıyor. Cıbıllar Parkı sizlere ömür ve caddeye sükûnet değil, telaş hâkim… Apartmanlara ışıklık olsun diye cimrice bırakılmış dar aralara serpiştirilmiş ve “Çapanoğlunun abdest suyu” türünden çay yapan kafelerde kızlı oğlanlı gruplar dört köşeli beraberlikleri kısa mesajlarla tükete tükete yaşıyor. Burası elli bin öğrencinin doldurduğu ve boşalttığı, her apartman altında bir marketin damgasını vurduğu tüketim kentidir artık.
Eski vali konağının sırasında apartman denilen iki binayı hatırlıyorum… Yetmiş sonrası başlayan dikey mimari bu caddeyi iki yüksek duvar gibi yükselen yapılaşmaya mahkûm etti; en ufak kıvrım, durak, nokta adres yok. Hükümet konağının balkonundan bakınca İstasyon Caddesi`nin sonu görünüyor. Bu herşeyin sonu değil ama bizim gençliğimizin bittiği yerdir.
Hâlâ gençlerin hatıra ve hayatına bu kadar yakın duran başka bir caddemiz de yok…
KÖŞE YAZILARI
27 Temmuz 2023 - 10:40
İstasyon Caddesi`nde bir gezinti
Bizim gibi hareketli bir tarihi olanların her ayının her günü kayda değer sene-i devriyelerle doludur
KÖŞE YAZILARI
27 Temmuz 2023 - 10:40
İlginizi Çekebilir