Toplumda sıkça “önce başkalarını düşünmek erdemdir” anlayışıyla büyütülüyoruz. Misafire en güzel tabakları çıkarmak, kendinden vermek, fedakârlık yapmak adeta öğretilmiş davranış kalıplarına dönüşmüş durumda. Ancak Psikolog Büşra Kızıltaş, bu anlayışın bazen bireyi kendine yabancılaştırdığını ve tükenmişliğe sürüklediğini söylüyor.
Öz Şefkat: Bencillik Değil, Duygusal Dayanıklılığın Anahtarı
Kızıltaş, psikoloji literatüründe “öz şefkat” olarak bilinen kavramın ilk kez Dr. Kristin Neff tarafından tanımlandığını hatırlatıyor. Bu kavram, “yakın bir arkadaşımıza zor zamanlarında nasıl davranıyorsak, aynı nezaket ve anlayışı kendimize göstermek” anlamına geliyor.
Yani işler yolunda gitmediğinde, kendimizi yargılamak yerine anlayışla yaklaşmak...
Yapılan bilimsel araştırmalara göre öz şefkat düzeyi yüksek bireylerin depresyon, stres ve kaygı düzeylerinin azaldığı (Serpa ve ark., 2020), diyabete bağlı rahatsızlıkların düştüğü (Friis ve ark., 2016) ve yaşam memnuniyetinin arttığı (Yeung ve ark., 2021) tespit edildi.
Psikolog Kızıltaş’a göre bu sonuçlar, “kendine iyi davranmanın bencillik değil, ruhsal dayanıklılığın göstergesi” olduğunu ortaya koyuyor.
Peki Neden Hâlâ Suçluluk Duyuyoruz?
Kızıltaş’a göre bunun temelinde, kültürel olarak öğrenilmiş fedakârlık inancı yatıyor.
Toplumun özellikle kadınlardan “kendinden vermeyi, hep başkalarını düşünmeyi” beklemesi, birçok bireyin kendi ihtiyaçlarını bastırmasına neden oluyor.
Uzman psikolog, “Kendini sürekli ikinci plana atan, hayır diyemeyen ve sınır koyamayan bireylerin hem psikolojik hem fiziksel olarak tükenmesi kaçınılmaz hale geliyor” diyor.
Bu tür fedakârlık döngülerinin ilerleyen süreçte bedensel rahatsızlıklar olarak ortaya çıktığını belirten Kızıltaş, “Bedenimiz, ihtiyaçlarını ifade etmek için bir yol bulmak zorunda kalıyor” ifadelerini kullanıyor.
Öz Şefkati Geliştirmenin Yolları
Psikolog Kızıltaş’a göre öz şefkat geliştirilebilir bir beceri.
Bu beceriyi güçlendirmek için;
Kendi ihtiyaçlarımızın farkına varmak,
Gerekli olduğunda “hayır” diyebilmek,
Zorlandığımız anlarda mola vermek,
İçimizdeki eleştirel sesi daha yumuşak bir sesle değiştirmek,
Kendimize vakit ayırmak önem taşıyor.
Uzman, bu adımların zamanla daha dengeli ve dayanıklı bir ruh haline zemin hazırlayacağını belirtiyor.
“Kendine İyi Davranmak İnsan Olmanın En Sağlıklı Hali”
Kızıltaş, sözlerini şu cümlelerle tamamlıyor:
“Diğerlerine gösterdiğimiz özeni, en az onlar kadar biz de hak ediyoruz. Bu bencillik değil, insan olmanın en sağlıklı halidir. Kendimizi de o denkleme dahil etme hakkımız var.”
Ve ardından okuyucuya şu soruyu yöneltiyor:
“Siz en son ne zaman kendinize iyi davrandınız?”