Psikolog ve Aile Danışmanı Nuriye Laçiner’den Ruh Sağlığı Üzerine Duygusal ve Gerçekçi Bir Bakış
Ruh sağlığına verilen önemin giderek arttığı günümüzde, psikologluk mesleği de daha görünür ve anlaşılır hâle geliyor. Ancak hâlâ birçok kişi psikolojik destek almaktan çekiniyor. Psikolog ve Aile Danışmanı Nuriye Laçiner, hem mesleğinin derinliklerini hem de toplumda psikolojik danışmanlığa dair var olan önyargıları samimi bir dille anlatıyor.
Laçiner, psikologluğu “iç dünyalara yapılan bir yolculuk” olarak tanımlıyor. Her insanın kendi içinde taşıdığı görünmeyen yüklerin, bastırılmış duyguların ve sessizlikteki çığlıkların, dikkatle dinlenmesi gereken birer işaret olduğunu vurguluyor. “Psikolog olmak sadece dinlemek değil; duymak, anlamak ve bazen bir kelimenin ardındaki fırtınayı sezmektir,” diyen Laçiner, mesleğin hem kıymetli hem de ağır bir sorumluluk olduğunu ifade ediyor.
Toplumdaki “psikoloğa gitmek deli işi” gibi kalıpların, bireylerin destek aramasını zorlaştırdığına dikkat çeken Laçiner, ruh sağlığının beden sağlığı kadar önemli olduğunun altını çiziyor. Bu alanda çalışanların en büyük ödülünün ise, danışanlarının değişim ve dönüşümüne tanıklık etmek olduğunu söylüyor: “Bir insanın umutlarını yeniden yeşerttiğini görmek, yüzündeki gülümsemenin çoğalması, kendiyle barışması tarifsiz bir mutluluk.”
Mesleğin zorluklarını da gizlemeyen Laçiner, her seansın farklı bir hikâyeye temas ettiğini, psikologların zaman zaman kendi duygularıyla da yüzleşmek zorunda kaldığını belirtiyor. Buna rağmen, ruh sağlığı konuşuldukça güçleneceğine ve psikologların bu sürecin önemli bir parçası olacağına olan inancını dile getiriyor.
Laçiner’in danışanlarına sık sık hatırlattığı gibi: “Bu senin yolun, sen kuracaksın, ben sana eşlik edeceğim.”
Psikologlar, kişilerin kendine doğru yürüdüğü yolda onlara ışık tutan birer yol arkadaşı olmayı sürdürüyor. Ve belki de en çok bu yüzden, onlar bizim aynalarımız: Yargılamadan, sadece göstererek…