Son yıllarda yapay zekâ teknolojilerinin hayatımıza hızla entegre olması, çocukların da bu dijital dünyanın bir parçası haline gelmesine neden oldu. Sivas’ta çocuk gelişimci ve okul öncesi öğretmeni Emine Yüksel, küçük yaşta çocukların yapay zekâ ile konuşması ve oyun oynaması üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Yüksel, çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerini olumsuz etkileyebilecek bu sürecin fark edilmesi gerektiğini belirterek şunları söyledi:
"Günümüzde çocuklar için hayatın büyük bir kısmı dijital dünyada geçiyor. Oyuncakları akıllı, kitapları interaktif, arkadaşlıkları bile ekran üzerinden. Artık yalnızca televizyon ya da tablet değil, yapay zekâ destekli sohbet robotları, sesli asistanlar ve çocuklara özel geliştirilen sanal arkadaşlar da bu dijital dünyanın bir parçası. Peki, bu teknolojik “arkadaşlıklar” gerçekten masum mu?
İlk bakışta yapay zekâ ile konuşmak eğlenceli ve eğitici bir deneyim gibi görünüyor. Çocuklar merak ettiklerini soruyor, hikâyeler dinliyor, hatta duygularını paylaşıyor. Ancak bu dijital ilişki biçiminin perde arkasında, büyüme çağındaki bir çocuk için ciddi duygusal, sosyal ve fiziksel riskler barındırdığını görmezden gelemeyiz."
Gerçek bağlar yerini sanal ilişkilere bırakıyor
Yüksel, yapay zekânın çocuklara koşulsuz cevap vermesinin, gerçek insan ilişkilerinde deneyimlenmesi gereken duygusal süreçlerin eksik kalmasına yol açabileceğini vurguladı:
"Yapay zekâ, hiçbir zaman çocuğa karşı çıkmayan, sabırla dinleyen ve her daim cevap veren bir yapı sunar. Bu, yetişkinler için faydalı olabilir ama gelişim çağındaki bir çocuk için oldukça tehlikelidir. Çünkü çocuklar insan ilişkilerinin zorluğunu, sabrını, duygusal iniş çıkışlarını deneyimleyerek öğrenir. Bir sanal asistan asla gerçek bir arkadaş gibi geri çekilmez, kırılmaz ya da sınır koymaz. Bu da çocuklarda empati gelişimini, duygusal zekayı ve sosyal becerileri törpüleyebilir."
Sanal dünya fiziksel sağlığı da tehdit ediyor
Dijital cihazlarla uzun süreli etkileşimin çocukların bedensel gelişimini olumsuz etkilediğine dikkat çeken Yüksel, fiziksel tehlikelere de şu sözlerle değindi:
"Yapay zekayla sohbet eden çocuklar genellikle ekran başında ya da bir noktada hareketsiz kalır. Bu tür etkileşimler, dışarıda oynama, koşma, keşfetme gibi fiziksel etkinliklerin yerini almaya başladığında, çocukların bedensel gelişimi sekteye uğrar."
"Çocuklar artık sokaklarda ip atlamak yerine yapay zekâdan masal dinliyor. Belki bilgi kazanıyorlar ama bedensel sağlıklarını kaybediyorlar. Uzun vadede bu, yalnızca bireysel değil toplumsal bir sağlık krizine dönüşebilir."
Yapay zeka yasaklanmalı mı? Ne yapmalı?
Yüksel, teknolojinin tamamen yasaklanmasının çözüm olmadığını, kontrollü ve bilinçli kullanımın önemini vurgulayarak şu önerilerde bulundu:
"Yapay zekayı çocuklarımızdan uzak tutmak gerçekçi bir çözüm değil. Bu teknoloji, onların geleceğinin bir parçası olacak. Önemli olan, bu araçları nasıl ve ne kadar kullandığımız.
Çocuklara ekran süresi sınırlamaları koymak, sanal etkileşimleri gerçek hayattaki ilişkilerle dengelemek ve yapay zekayı 'oyun arkadaşı' değil, bir 'yardımcı' olarak konumlandırmak ilk adım olabilir. Aile içi iletişim güçlendirilmeli, çocukların sosyalleşebileceği fiziksel ortamlar yaratılmalı ve gerçek yaşam deneyimleri teşvik edilmelidir.
Unutmayalım: Bir çocuk yapay zekâdan bilgi alabilir ama hayatı ancak gerçek insanlardan öğrenir."