Esmehan, beline bir kendir bağladı, ırbığı aldı gitti. Şöyle bir meşeliğe girdi. Orda ipi büyük bir meşe ağacına bağladı. Kendinin elinde tek bir kılıcı vardı. Başka silâhı yoktu. Dağa yukarı takıladı gitti. Arap, çadırın içinde çekiyor ipi. Balığa sallama ipi atmış gibi çekiyor. Çekiyor, iyi sağlam. Bir-beş dakika bekledi. Dışarı gidip gelme saati uzadı. "Ulan, bu uyudu mu n´aptı? Bir çekeyim hele şunu." Kuvvetle çekti, amma gelen yok biraz gevşedi gibi oldu. "Lan n´oldu buna?" Vardı ki, Esmehan da yok, kimse de yok. O meşe ağacını çeke çeke sökmüş. Arap orda "Eyvah bu da mı başıma gelecekti? Çocukları boşa kestik. Görüyor musun, kaçırttık." dedi. Geldi, sabaha karşı alarm vurdu. -Kalkın! -N´oldu? -Baba yahu, uyku küçücük ölümün yarısı. Şöyle bir sızmıştım. Ayak dalışını duymuştum, yakalayamadım. Çocukları kesmiş, kaçmış, dedi. N´olacak dağda bulunandan. Aslı var mı, yok mu? "Şam Hocası´nın kızıyım." diyor. Babası belirsiz, anası belirsiz. Yükleyin kervanı geri. Yüklettiler, sabah oldu, Ahmet Bey´le ayrıldıkları yere geldiler. Ahmet Bey, oradan atıyla beraber çıktı geliyor. Şöyle bir baktı ki Ahmet Bey, ne Esmehan var, ne çocuklar var. -Arap, nedir bu vaziyet, dedi. -Valla beyim, ben söyleyemiyorum, arkadaşlar söylesin, dedi. -N´oldu? -Valla baba, durum bundan ibaret. Çocukları kesmiş, kaçmış, bulamadık. -Arap, hiç bir ata evladına kıyamaz, mümkün değil. Amma senin de şimdiye kadar yalan sözünü duymadım. Böyle olsun, dönelim geri. Amma erinde gecinde sana sorarım bunu, dedi. Döndüler geri, Bağdat´a geldiler. Bağdat´ta yas ilân ettiler: -Kırk gün kırk gece yas çekilecek, kimse dişini ışılatmayacak! Bağdat padişahı yas içine çekildi. .................................................. Onlar orada duradursun Esmehan´dan alalım haberi... Sabahlara kadar o dağlarda dolandı, fırlandı. Sabah namazı oldu, dağların başı ışıyor. Şöyle bir baktı; çadır falan yok. Hepsini yıkmışlar. Yıkan gitmiş. Dolandı geldi ki, Ömer´in ölüsü burda, Osman´ın ölüsü burda, Ali´ninki şurda. Kafaları ayrı ayrı. Ali´nin gözleri yumulmamış, ayna gibi açık. Sabahın seher yeli bir acılı esiyor ki, ılgıt ılgıt. Uzaktan horoz sesleri, bir de ezan sesi girdi kulağına. Esmehan aldı bakalım, çocuklarına ne söyledi: Şu sabahın yeli çok acı esti "Ben beyim" diyerek kılıcın astı Zalim üç kuzumu peşpeşe kesti Kurban olam Ali´m anan geldi oy
Hocalar da ezanını okuyor Yumulmamış gözü bana bakıyor Ali´min kanı da tatlı kokuyor Kadan alam kuzum anan geldi oy DEVAMI YARIN Ali´min gözleri bana bakıyor Ömer, Osman sevdalara yakıyor Körolası sinek kana batıyor Kadan alam kuzum anan geldi oy
Uzaktan da horozların ötüyor Ali´min sevdası bana batıyor Kurulma silâhın kılıç yetiyor Kurban olam kuzum anan geldi oy
Kuzularım anam babam görmedi Ali´m muradına gelip ermedi Baban üstünüzde gelip durmadı Kadan alam kuzum anan geldi oy
N´oldu ESMEHAN´ım bana da n´oldu Kara günler gelip bir beni buldu Şimdi kazma kürek gerekli oldu Kurban olam Ali´m anan geldi oy Kılıcıyla bir ağaç kesti ucunu şimşeltti. Oraya bir çukur kazdı, çocuklarının üçünü bir araya koydu, kafalarını da yerine koydu, gömdü. Başındaki yağlığını çıkarttı, oradaki çocukların kanıyla bir yazı yazdı. "Ahmet Bey ölmeden buralara geldiği zaman, bu yazıyı okumadan geçmesin. Ben sağım. Bu DEVAMI YARIN