?Hissedilen hava sıcaklığı? diye bir kavram var. İşin içine his girince ?sübjektif? olduğunu peşinen söyleyebiliriz. Meteoroloji genel müdürlüğü, resmî sitesinde hissedilen hava sıcaklığının nem ve rüzgâr değerlerine bağlı olarak hesap edildiğini söylediğine göre bize uymak düşer. Yaşayınca anladım, nem ve rüzgâr gerçekten önemli. Nasıl bir tecrübeydi anlatayım. İlk değil de ikinci gittiğimde yaş on yedi, ağzım bir karış açıkta ora senin bura benim arşınladım. Ben ki, gençliğinde ırmağın buzunu kırıp yıkanmış adamım, üfürükten İstanbul soğuğuna mı eyvallah edeceğim. Rüzgâr da hoşuma gitti, Sarayburnu´nda oturup demlenirken gömleğin düğmelerini göbeğe indirdim, şifayı da buldum. Ertesi gün mühim ve hayati bir işim var, mihmandarım İstanbul´a alışmış bir eski Sivaslıydı. Halimi anladı ve ?Hava çarpmış seni!? dedi, beş yüzlük aspirini dayadı, biraz kendime geldim. Hissedilen hava sıcaklığı işte bu ?hava çarpması? gibi bir şeydir. Sübjektif bir şey efendim, kurum da öyle diyor. Denizin sazağı sinsi işler imiş bit-tecrübe anladım. Bu yüzden son güzde ve kışın İstanbul´un soğuğundan korktuğum kadar Sivas´ın zemherisinden korkmam. Tahsili boş ver, kemalimiz artınca öğrendim ki, bu beni çarpan hava lodostan başka bir şey değil. Biz poyraz çocuğuyuz, lodos bizi işte böyle felfelletir. Lodosa buralarda ?Kabayel? denir, üç gün eser dağ gibi karları eritir. ?Kabayel´e kar dayanmaz!? atasözü boşuna söylenmemiş. Kış sonuna doğru estiren bu çılgın; nimet yüzüyle kara köz gibi işler, külfet yüzüyle ise adamı döşeğe düşürür. Termometreye bakarak hava sıcak deyip çiçeklenmeye gelmez. İşin sübjektif yanını da mutlaka hesaba katmak lazım. Daha ince düşünürsek; havanın sıcaklığı yaşa, cinsiyete göre, bedenin tabına ve tabiatına göre değişir. Kimi gömlekle üşümez, kimi yün yorgan altında titrer. ?Cinsiyete göre değişir!? dedik, şimdi ortalık karışmasın. Araştırmacı-yazar olarak mevzuya elbette muttali oldum, sevgili karilerim! Ama işin içinden tam çıkabilmiş sayılmam. Kadınların daha çok üşüdüğüne dair bir yaygın zan bende de vardı. Zannın çoğundan sakınmamız boşuna öğütlenmemiş, işin ucunda kadınlar varsa daha rikkatli olmalı. Öyle değilmiş, yapılan ilmî tetkiklere göre erkekler soğuktan daha fazla etkileniyormuş. Burada ?Erkek adam hiç üşür müymüş?? kabilinden ?masculin tarih? izleri olabilir. ?Kocakarı soğukları?nın tam ortasındayız diyerek konuşuğa gireceğim ama korkuyorum. İşin ucunda birilerinin ?Neden kocakarı da kocaerkek soğukları değil!? hışmına uğrama ihtimali var. Konu aslında tamamen sübjektif, yani ?hissedilen hava sıcaklığı? ile ilgilidir. Muhtemelen kadınlar erkeklerden derin hissiyata sahip olduğu, üşüdüklerini daha duyarlılıkla ifade ettiği için bu sayılı soğuklara ?Kocakarı soğukları? denilmiştir. Belki üşüme hissini vücut dilini de katarak biraz nazlıca izhar etmiş olabilirler ki, pek de yakışır. Kocakarı soğuklarının bugün dördüncü günü ve eski hesaba göre fırtına olacağı yazıyor; aman tikkat edin! Bir sürü rivayet var bu soğuklar hakkında, birini nakledelim. Hava güneşlik olabilir ama sinsi soğuklardır, İstanbul´un lodosu gibi çarpar. Bir acuze, güneşe aldanıp kemiklerini ısıtmak için minderi kaldırıma atmış. Ama mahut, mezkûr soğuk iliklerine işlemiş ve yerinden doğrulamamış, eve sedyeyle taşımışlar. Sonra ağızdan ağıza yayılmış bu hikâye, 11-17 Mart arası soğuklara kocakarı soğukları denmiş. Halkımız Arabî lisanla ?berdülacûz? diye de tasarruf etmektedir. Rumî takvim, yani eski hesap ile Şubat´ın yirmi altısından itibaren yedi gün sayacaksınız. ?Havalar nasıl?? sorusun artık soran fazla değil, hava durumunu saat başı her ajans sonunda dinliyoruz. Ama bu eski hesap mevzusu, derin mevzudur; insan ile evren arasında birliğe ve birlikteliğe işaret eder. Dedelerimizin saatleri de mevsimleri de ayrıydı malum. Ülkede seçim rüzgârı var iken hava civa işlerine daldık, müttefikler ve ?içtimai muhtevalı? mugalata bekleyenler kusura kalmasınlar. Hatırlatayım: Hava civa deyimi ayrı, ?havacıva otu? ayrıdır; karıştırmamak lazım. Havacıva otu da acayip efsanedir, adına destan dahi yazılabilir. 31 Mart´ta sayılı soğuk var mı diye dede defterine baktım. Varmış. Hırka yelek takımından bir şeyleri yedekte bulundurmakta faide mülahaza edilir. Sivas´ı mı? Hiç sormayın, Temmuz´da bile sayılı soğuklar var. Rumi takvime göre Ağustos´ta bir ara dalınız ısınabilir.