Erzincan'ın tarihi ve kültürle iç içe geçmiş ilçesi Kemaliye, bu kez 90 yıllık bir çınarın, Fikriye Güller'in ışıltılı hafızası ve tane tane okuduğu manilerle gündemde. Kemaliye'ye bağlı Sandık köyünde yaşayan Güller, geçmişin seslerini bugüne taşıyarak hem hüzünlü hem de gurur verici bir kültür köprüsü kuruyor.
13 yaşında evlenip, eşini genç yaşta kaybetmenin derin izlerini taşıyan bir ömür sürmüş Fikriye Nine. Ancak onun hayatı, köy yaşamının ritmi ve duyduğu her maniyle zenginleşmiş. Yıllar içinde, kulaklarına küpe olan, duygu dolu bu dizeleri öyle bir ezberlemiş ki, bugün hiç takılmadan, sıra sıra okuyabiliyor. Bu performansıyla, yaşına rağmen sergilediği keskin hafızasıyla gençlere adeta meydan okuyor.

Maniler: Gurbetin ve Hasretin Dili
Fikriye Güller'in hafızasında yaşattığı bu maniler, aslında Kemaliye'nin toplumsal hafızasının da bir yansıması. Osmanlı döneminde, ilçedeki erkeklerin büyük çoğunluğu geçim için İstanbul'a gurbete giderdi. Geride kalan kadınlar ise özlem, hasret, sevda ve umutlarını kısa dizelere döktüler. Kalplerinden dökülen bu sözler "mani" adını alarak kağıtlara yazıldı ve köy yollarındaki direklere asıldı. Böylece her mani, sessiz bir mektup, duvar yazısı veya bir çağrı işlevi gördü. İlginç bir şekilde, o dönemden kalma bazı manilerin izleri, Kemaliye'nin bazı köy yollarında hala duruyor.
Kültürel Mirasın Canlı Tanığı
İşte Fikriye Nine tam da bu noktada, bu kadim geleneğin nefes alan bir temsilcisine dönüşüyor. Onun hafızası, yok olmaya yüz tutmuş sözlü kültürümüz için adeta canlı bir arşiv. Her okuduğu mani, sadece bir tekerleme değil; geçmişe, o dönemin kadınlarının hislerine ve yaşam biçimine açılan küçük bir pencere. Bu yönüyle Kemaliye, sadece coğrafi güzellikleriyle değil, Fikriye Güller gibi değerleri sayesinde koruduğu kültürel zenginliğiyle de öne çıkıyor.
Gelecek Nesillere Aktarılacak Bir Hazine
Fikriye Güller'in hikayesi, somut olmayan kültürel mirasın ne kadar kıymetli ve savunmasız olduğunu bir kez daha hatırlatıyor. Onun gibi insanlar, kitaplara girmemiş tarihimizin taşıyıcıları. Bu nedenle, bu hazinenin kayıt altına alınması, derlenmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması büyük önem taşıyor. Fikriye Nine'nin her bir mani okuduğu an, aslında bir kültürün yankısını duyuyoruz. Onun Sandık köyündeki mütevazı hayatı, bizlere hafızanın gücünü ve geleneğin insanı nasıl ayakta tuttuğunu gösteren canlı bir ders niteliğinde.