Şairimiz, ? Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever / Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever .? demiştir. Şiir medeniyeti mensubu isen, şiirin içinde yatan ?derin akıl?ı da hissetmen gerekir. Mesele sadece can ile canan değildir; temel bir ahlak kaidesidir. ?Cananım!? dediğini, sırf kendi nefsinin çıkarları için sevenlerin, gerçekte ?cananı? değil, çıkarını sevdiği bir ahlâkî ilke olarak şiir diliyle formüle edilmiştir.
Muhafazakârlık, içi neyin ve ne için muhafaza edilmesi gerektiği ilkeleriyle doldurulursa ?gelenek? dediğimiz asil çizgi ile buluşur. Bu çizgi aslında sağ ve sol kavramlarını aşan ve hattâ belirlemesi gereken bir çizgidir. Modernleşme adı altında, modernliğin insan ve tabiat üzerinde geliştirdiği bütün teknik uygulamaları baş tacı eden ve uygulayandan muhafazakâr olmaz; oldum diyorsa da yalan ve riyadan ibarettir. Muhafazakâr bir şeyi muhafaza edecekse nefsi için değil; muhafaza ettiği şey kıymetli olduğu için muhafaza eder. Muhafaza etmek de çok önemli bir görevdir. Tam bu noktada: muhafazakâr olmakla muhafız-ı kâr olmak birbirine zıt iki dünya görüşü olarak belirginleşir.
Muhafazakâr: dinini, tarihini, milli değerlerini muhafaza eden adamdır. Muhafız-ı kâr ise: kendi nefsi için, dinin bir kısmını, tarihinin bazı bölümlerini, millî değerlerinin işine geldiği kadarını seven adamdır. Bu tür adamlar, yani muhafız-ı kârlar; bir sokağa, şehre, ülkeye nizam vermeye kalktığında kapitalizmin derin vahşetinin, din kıyafetinde hâkimiyeti söz konusu olur. Çünkü muhafaza edilmesi gereken en temel varlık: dindir. Din, insanın yeryüzüne nasıl bakması, basması gerektiğine hayatın her safhasında nüfuz eder.
Muhafız-ı kâr zümrelerin dindarlık kisvesine bürünerek dinin alanını kendi kârları için çekme ve daraltmaları: yegâne ve tipik özellikleridir. Bir muhafız-ı kâr için dindarlık, ?dini dar? alanlarda kullanmaktır. Bir misal ile bitirelim. Şehirlerini, şehir tarihini yerle bir eden bir vasatın, bir takım tarihî eserleri sırf ranta, işletmeye ve turistik resim çektirmeye uygun olduğu için muhafaza etmesi, tamamen ?cân?ı içindir; ?cânân? sadece ve sadece pazara ve kâra elverişli bir figürdür. Muhafız-ı kârlık da tam anlamıyla işte budur! Dindarlığın, ?dini dar? tipine dönüşmesi de benzer süreçlerin bir sonucu ve tamamlayıcısıdır.
Bir toplumun geleceği için ?muhafız-ı kâr&dini dar? zümrelerin artması ve iş birliği halinde bulunmalarından daha tehlikeli bir gidişat düşünemiyorum.
MUHAFIZ-I KÂR&DİNİ DAR
Berat Demirci
Yorumlar