12 Eylül 1980 sabahı Türkiye yeni bir güne değil, yepyeni bir döneme uyandı. Saatler gece yarısını gösterdiğinde Türk Silahlı Kuvvetleri emir-komuta zinciri içinde harekete geçti. Radyo ve televizyonlardan yayımlanan ilk bildiri, müdahalenin “ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak” amacıyla yapıldığını duyuruyordu. Ancak bu açıklamanın ardından yaşananlar, Türkiye tarihine kara bir leke olarak kazındı.
Gözaltılar, Yasaklar, İdamlar: 12 Eylül’ün Karanlık Tablosu
12 Eylül Darbesi ile birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatıldı, Süleyman Demirel’in başbakanlığındaki hükûmet görevden alındı. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırıldı, tüm yurtta sıkıyönetim ilan edildi, yurt dışına çıkışlar yasaklandı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, devlet başkanı ilan edildi.
Milyonlarca insanın hayatını doğrudan etkileyen bu dönemde;
-
650.000 kişi gözaltına alındı,
-
230.000 kişi askerî mahkemelerde yargılandı,
-
Yaklaşık 300 kişi cezaevlerinde hayatını kaybetti,
-
48 kişi idam edildi (24’ü adi suçlu, 15’i sol görüşlü, 8’i sağ görüşlü, 1’i ASALA militanı),
-
1.683.000 kişi fişlendi.
“Demokrasiyi Kurtaracağız” Dediler, Özgürlükleri Susturdular
Askeri yönetimin temel argümanı "demokratik düzeni yeniden tesis etmek" olsa da, atılan adımlar bunun tam tersini gösterdi. Siyasi partiler kapatıldı, liderleri gözaltına alındı. Aralarında Bülent Ecevit, Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan gibi isimlerin bulunduğu siyasetçiler önce gözetim altına alındı, ardından bazıları yargılandı.
Sadece siyaset değil; basın, üniversiteler, sivil toplum da bu dönemde susturuldu. Binlerce kitap ve dergi yasaklandı, toplatıldı. İşkenceler, zorla itiraflar ve insan hakları ihlalleri, darbenin en karanlık yüzünü oluşturdu.
650.000 Gözaltı, 1.683.000 Fişleme: Belgelerle 1980 Darbesi
Kenan Evren’in başkanlığında kurulan Millî Güvenlik Konseyi, yasama yetkisini de üstlendi. 1961 Anayasası askıya alındı, yeni bir anayasa hazırlık süreci başlatıldı. 7 Kasım 1982’de halkoyuna sunulan anayasa, %91,37 gibi tartışmalı bir oranla kabul edildi. Aynı oylamada Kenan Evren, resmen cumhurbaşkanı seçildi. Ancak seçimin demokratik olup olmadığı hâlâ tartışma konusu.
Resmî belgelerle ortaya konan rakamlar, darbenin etkisinin sadece siyasal değil, toplumsal ve bireysel düzeyde de yıkıcı olduğunu gösteriyor.
Bir Anayasa, Bir Oy Sandığı, Bir Darbe: 7 Kasım’a Giden Yol
Darbe sonrası süreç sadece baskı değil, sistemli bir yeniden yapılanma sürecini de beraberinde getirdi. 1982 Anayasası ile devlet yapısı yeniden şekillendirildi. Yargıdan eğitime, medyadan siyasete kadar her alanda vesayetçi bir anlayış kurumsallaştırıldı. Bu anayasa, yıllar boyunca Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak gösterildi.
45 yıl sonra bugün, 12 Eylül 1980 hâlâ Türkiye'nin hafızasında canlı. Halk iradesinin yok sayıldığı, özgürlüklerin susturulduğu, binlerce insanın hayatının karardığı bu dönem, yalnızca tarihe değil, vicdanlara da kazındı.
Darbelerden medet uman, millet iradesini hiçe sayan anlayışları lanetliyor, hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyoruz. Bugün daha güçlü ve net bir iradeyle diyoruz ki: “Namlusunu milletine çevirmiş tanka selam durmam.”