Dünya sağlık örgütünün verilerine göre bugün her dört kişiden biri panik atak yaşıyor.
Bu insani bir şey. Korkularımız, üzüntülerimiz tek başlarına zararlı değildir. Asıl sıkıntı olan bizim onlara verdiğimiz tepki ve anlamlarımız.
Oysa ki bu durum çok doğal ve neredeyse zaman zaman insanlar bu duyguları çeşitli yoğunlukta yaşayabiliyor.
Anksiyete ve panik atak birbirlerinden farklıdır fakat ortak bir alanda toplanırlar her birinde kaygı ve bunaltı yoğun şekilde yaşanır.
İnsanlar bir takım ağır stresli durumlar sonrası kaygı nöbetleri yaşayabilir.
Bununla baş edebilirsiniz. Baş etmek için ise öncelikle yüzleşmeniz lazım.
Kaygı, korku gibi düşüncelerden genellikle kaçarız ve hayatımızı durdururuz. Bu duyguları yaşadığımız yerlerden, kişilerden uzaklaşırız.
Burada yapmamız gereken en önemli şey onlarla yüzleşmek ve kabul etmek. Panik atak ile ilgili yaşanan sıkıntıların en büyük sebebi atak esnasında kişinin bu yaşadıklarına anlam verememesi,(şuan da bana ne oluyor?, neden böyle oluyorum?, ölecek miyim?, kalp atışlarımı engelleyemiyorum yoksa deliriyor muyum ?)gibi düşüncelere kapılmasıdır. Bu da kişide korku duygusu yaratır. Bu yaşadığı atak travma sebebidir. Ve bu süreçsonrasında kişi ( ya tekrar atak gelirse, ya aynısı olursa ) diye hayatını kısıtlamaya başlar.
Atak geldiği zaman bedensel ve zihinsel şeylerin her biri son derece insani ve doğal vücudun kendini koruma belirtileridir.
Atak yaşadığında bil ki beynin yaşamsal tehdit algıladı yanlış alarm verdi ve sen bunun sonucunda bir takım fizyolojik ve zihinsel tepkiler veriyorsun.
Panik atak = yanlış alarm
Atak esnasında neler yapmalısın?
Zihnine gelen düşüncelerle, duygularla ve bedensel duyumlarla savaşma onları sadece serbest bırak.
Onu yok saymaya çalıştıkça onu güçlendiriyoruz. Bu yaşadığın atak aslında senin savunma mekanizmaların hayatta kalma tepkilerin.
Duygularının , duyumlarının sesini dinle. Aslında sana bir şey anlatmaya çalışıyorlar.
Onları bastırmaya çalışırsan eğer onlar bastırılmış gibi gözükecekler fakat farklı şekillerde tekrar kendini gösterecekler. Örneğin; Kronik bir hastalık , ağrı veya kaygı atağı gibi.
Kaçmak yerine duygu, düşünce ve duyumlarını farket ve yüzleş işte o zaman çok daha rahat edeceksin. Kabul et.
Peki Nasıl kabul ederiz ?
Duygu, düşünce veya duyum hissettiğinde, zihnine geldiğinde, bedeninde hissettiğinde sanki dışarıdan bakan göz gibi izle. Sadece tanımla. Yorumlama !
Tanımla- ( şuanda zihnimde kaygılı olduğum düşünceler var )
Yorumlama-(şuanda kaygılıyım, çok kötüyüm, eyvah,nasıl olacak?, Ölecek miyim ?, geçmeyecek, ya devam ederse? , ya daha beter olursa? , kalp krizi mi geçiriyorum.. vb. )
Zihnine ve bedenine gelen duyguları sadece gözlemle.
Örn(çok kaygılıyım demek yerine şuanda zihnimde kaygıya dair düşünceler var demelisin)
Bu düşüncelerden ibaret değilsin. Gözlemleyen sen ile var olan düşünceler arasında ki farkı kavramaya başladıkça ataklarla baş etmek daha kolay.
Ben kaygılıyım dersen o duygudan ibaretmişin gibi oluyor. Şuanda zihnimde kaygıyla ilgili düşünceler var dediğinde ise gözlemleyen sen olarak var oluyorsun.
Aç evinin kapısını misafir et ağırla ve gönder. Duygular geçici, gelirler ve giderler.
Deniz dalgası gibi gelsin ve gitsin.
Dağılmasını beklediğin bulut gibi bu duygulara bakmaya başladığın andan itibaren artık seni rahatsız etmeyecek.
Sana bir öneri; her gün 30 dakika yapacağın bir egzersiz hafif bir antidepresanla aynı eşdeğer sayılabilir.
Kafeinden de uzak durabilirsin.
Üstelik Kaygı ve atak halinde nefesi alışkanlık haline getirmelisin.
Nefes egzersizi yapman büyük fayda sağlar.
( 4/8 nefes egzersizi)
Her gün 10 dakika düzenli uygula.
Burnunda 4 saniye nefes alıyorsun 8 saniyede veriyorsun.
Ruhuna ve bedenine sahip çık sevgili dostum .
Eğer bu süreci tek başına atlatamıyorsan Bunun için bir uzmandan, güvenebileceğin ve terapi eğitimleri almış psikologdan destek al..
Uzm. Klinik Psikolog Aslıhan Altuntaş
Gayet anlaşılır sade ve net bir anlatım olmuş emeğinize sağlık