Kahramanmaraş'ın yüksek rakımlı Nurhak Dağları'nın zirvesinde, medeniyetten kilometrelerce uzakta, zamana direnen sessiz bir hikaye yatıyor. "Çağleli" olarak bilinen bölgede, en yakın yerleşim yerine 10 kilometre mesafede bulunan ve etrafında tek bir ev dahi olmayan gizemli bir mezarlık, bir dönemin kapanan perdesinin hüzünlü tanıklığını yapıyor.
BİR DÖNEMİN SON BEKÇİLERİ
Tarih ve coğrafya araştırmacısı Yusuf Köleli'nin bölgede yaptığı çalışmalar, bu ıssız mezarlığın sırrını aydınlatıyor. Burası, 1980'li yıllara kadar ağırlıklı olarak Pazarcık ve Gaziantep'ten hayvancılık yapmak için gelen göçerlerin, yaylada vefat eden yakınlarını defnettikleri son duraklarıydı. O dönemde ulaşım imkanlarının kısıtlı olması nedeniyle, cenazeler en yakın düzlüğe, bu kutsal mekana emanet ediliyordu. Araştırmacı Köleli, "Etrafımızda hiçbir yerleşim yeri yok. Tamamen o dönemki yaylacıların, yaylada vefat eden yakınlarını defnettikleri bir alan burası," diyerek durumun benzersizliğini vurguluyor.
YOLLAR YAPILDI, GELENEK BİTTİ
Mezarlığın kaderi, 1980'li yıllarda bölgeye ulaşımı kolaylaştıran yolların yapılmasıyla tamamen değişti. Ulaşım imkanlarının artmasıyla birlikte, hayvancılık devam etse de göçerler artık vefat eden yakınlarını kendi memleketlerine götürmeye başladı. Böylece "Çağleli" mezarlığına 1980'lerden sonra neredeyse hiç defin yapılmadı. Mezar taşlarından birinin üzerindeki 1976 tarihi, bu geleneğin son yıllarına işaret ediyor. Yollar, bir yandan medeniyeti dağlara taşırken, diğer yandan bir geleneği bitirerek mezarlığı derin bir yalnızlığa itti.
"SAHİPLENEN BİRİSİYLE KARŞILAŞMADIM"
Araştırmacı Köleli, bölgeye defalarca gelmesine rağmen mezarları sahiplenen kimseyle karşılaşmadığını belirtiyor. "Yöre halkının aktardığına göre bunlar, Pazarcık ve Gaziantep dolaylarından gelen insanların mezarları. Bu bilgiyi Pazarcık Sadakalar Köyü'nde bizzat teyit ettim. 'Bizim büyüklerimizin mezarları Çağleli bölgesindedir' dediler," diyen Köleli, aradan geçen 50 yıla yakın zamanın izleri sildiğini, yeni nesillerin ise bu uzak diyarı ziyaret etmediğini ifade ediyor.
Bugün Nurhak Dağları'nın zirvesindeki bu sahipsiz mezar taşları, bir zamanlar hayat dolu olan yaylaların sessiz bekçileri olarak, göçer hayatının zorluklarını, geleneklerini ve zamanla nasıl yok olduğunu anlatan hüzünlü bir anıt gibi ayakta duruyor.