SORU : Zinanın İspatlanması gerekir mi? Eğer mahkeme ispat edilmesini arıyorsa ne şekilde ispatlanabilir ? Suçüstü yapmak şart mıdır?
CEVAP : Zina sebebine dayalı olarak açılan davanın kabul edilebilmesi için zinanın varlığını ispat etmek şarttır. Zina her türlü kanıtla ispatlanabilir. Suçüstü yapmak şart değildir. Bir eşin zina yaptığına dair kuvvetli kanıtlar varsa hakim zinaya dayalı boşanma davasını kabul edebilir.
Nitekim Yargıtay’ın çeşitli tarihlerdeki kararlarında şu olaylar zina olarak kabul edilmiştir;
- Hastahanenin özel odasında yatan kadının ilgilendiği erkeklerle uygun olmayacak şekilde fotoğraf çektirmesi,
-Bir erkeğin gece ev içinde genç bir kadınla bulunması,
-İzinli olarak uzun süre ayrı kalan kocanın, evine döndüğünde kendisinden olmayacak doğum tarihini taşıyan çocuğun bulunması,
-Bir erkeğin yada kadının bir odada başka biriyle yatak odasında yarı çıplak yakalanması gibi..
Ayrıca davanın zinayı ikrar etmesi de kesin bir kanıttır.
SORU : Eşim evi terketti. Hemen boşanma davası açabilir miyim ?
CEVAP : Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz.
SORU : En çok başvurulan boşanma sebebi nedir ?
CEVAP : Esasında eşler mutlu bir aile yuvası kurmak için bir araya gelmekte, bütün çabalarını evliliğin esenliği uğrunda tüketmektedir. Eğer eşler evlilik hayatından bekledikleri esenlik ve mutluluğu bulmazlarsa, büyük ümitlerle kurdukları evlilik ilişkisi onlar için büyük çapta ümitsizlik, üzüntü ve elem kaynağı olur. Bu şartlar altında onlardan evlilik birliğinin devamını beklemek doğru olmaz. Kendi iradeleriyle meydana getirdikleri evliliği yine kendi iradeleriyle sonlandırmalı mümkün.
Medeni Kanunun 166. Maddesi Genel Bir Boşanma Sebebi olan EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASINI YANİ ESKİ ADIYLA ŞİDDETLİ GEÇİMSİZLİĞİ düzenlemektedir. Uygulamada sıklıkla karşımıza çıkan bir boşanma sebebidir. Hatta uygulamada yüzde 90 oranla karşımıza çıkan boşanma davası sebebidir.
SORU : Şiddetli geçimsizlik ne demektir ?
CEVAP : Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Hangi davranışların evlilik birliğini temelden sarstığı Yargıtay Kararlarıyla belirlenmektedir. Bu kararları incelemek gerekirse;
Sadakatsizlik, dövme, hakaret etme, aşırı kıskançlık, evlilik birliğinin yüklediği görevleri yerine getirmemek, gibi sebeplere dayalı boşanma davaları açılmaktadır.
Buradaki temel şart EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMIŞ OLMASI ve ORTAK HAYATIN ÇEKİLMEZ HALE GELMİŞ OLMASIDIR.
SORU : Boşanma davalarında tanık dinletmek zorunlu bir unsur mudur ? Tanıklarımızı neye göre belirlemeliyiz ?
Tanıkların dinlenmesi her davada önemli bir delildir. Ancak söz konusu TMK 166 (EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASINA DAYALI boşanma davası olduğu taktirde, tanık dinlenilmesi zorunlu bir unsur
haline gelmektedir. Zira karı koca arasındaki ilişkinin derinliği, senet, yazılı deliller gibi unsurlarla ispatlanması zor olduğu için adeta tanık dinlenilmesi davada adeta odak noktası haline gelmiştir.
Bilinenin aksine herkes tanık olabilir. Anne, baba, kardeşler, akrabalar dahi davada tanığınız olabilirler. Buradaki en önemli unsur davaya tanıklık edecek kişinin tanıklığının davanın seyrine etki edecek nitelikte olmasıdır. Yani, geçimsizlik yaşayan eşlerin yaşantılarına bizzat kendisi şahitlik etmiş olmalıdır. Dolayısıyla tanıkların verecekleri ifadeler boşanma davalarında hayati önem taşımaktadır.