Din´in eşya ve tabiatı tasarruf konusunda çizmiş olduğu "estetik sınır"ı fark etmeyenler, modernliği ve hususen modern teknik ve teknolojileri taklit ve kullanmada hiç bir sınır tanımıyorlar.
?Estetik sınır? sadece münferit ?güzellik? ile değil; güzelliğin hayat içerisinde ve her konuda insanın nispetince münasebet kurabildiği her şeyle ilgilidir. Parçalayan ve parça başı güzellik gösterileriyle, insanın bütünle ilgisini kesen modern iktidar; dünyanın her yanında aynı şekilde işlemektedir. Doğruyu bilim kuruluşları, iyiyi yardım kuruluşları, güzeli ise müzede yahut sahnede sunan kuruluşlar vasıtasıyla insandan arındırmak: en başarılı iktidarın ?objektif kriteri?dir. Kuruluşlar, kurumlarla bürokrasi ağının parçası haline gelirler. ?Lacivert? tek renktir. Bürokrat, ne kadar güçlü olursa olsun zavallı ve çaresiz bir araçtır.
Din, özü gereği modernliğe ve modern iktidara boyun eğmemenin tek kaynağıdır. Boyun eğmedikçe de iktidarın hesabına gelmez. Dindarlık modern dünyada katılımcı bir söylem göstergesidir ve bu yüzden bir moda unsuru gibi kullanılmaya elverişlidir. ?güzel olan?ı örtülemeye yarayabilmelidir. Allah´ın ve peygamberin belli alanlarda fikrine ve hükmüne müracaat edilmemesi din tedrisatını, eklemeli ve büklemeli bir konuma indirgemektedir. Dersinin olması, hayatî olmasını gerektirmeyecektir.
İnsan ile insan ilişkileri için dar anlamda kullanılan ?muaşeret? kavramı; yüksek bir kavrayış olarak varlıklar adına konuşmaya, bir iş veya oluş gerekiyorsa karar vermeye işaret eder. ?Güzellik? bu yüzden doğru ve iyinin hayatın içine geçirilmesi için tek şiraze ve ölçüdür. Meselâ: El açana vermek iyidir ama "güzel olan" gizli vermektir! "Güzel olan"a sınır mı var? Yok! "Muhtacı el açtırmadan, görmek!" şüphesiz "daha güzel"dir.
Doğru ve iyinin standartlarının uygulama alanını kuruluş ve kurumlarla sınırlandırmak, iktidarı rahatlatıcıdır. Dini daralttıkça, dindar olmak kolaylaşır. Modern dünyalılar, ?güzel?i ya tenzilatlı, ya vadeli sever.