16 Kasım 2025
weather
3°
42,4509 %0,46
49,3576 %0,76
5.551,47 % -1,86
Ara

EBS, İTALYA TURU (4)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
    İtalya seyahatimize dair üç yazı neşretmiş ve son bir yazı ile izlenimlerimizi bitireceğimizi ifade etmiştik. Aylar öncesinden ham şekli hazır olan bu son yazıyı düzenleyip gazeteye bir türlü gönderemedik. Hepiniz gibi biz de modern zamanların gadrine uğruyoruz. Bir yoğunluk bir koşturmaca içinde debelenip duruyoruz.  Bu stres ortamı sadece zamanımızı değil, sağlığımızı dâhi alıyor. Gelelim, Eğitim Bir Sen tarafından düzenlenen İtalya turumuzun son bölümüne.
İtalya turumuzda sırada rönesansın başkenti Floransa var. Yine, açık hava müzesi tabirine uygun şehirlerden biri. Karşımızda, Çiçekli Meryem Kilisesi (Santa Maria Del Fiore). Kilisenin ön cephesindeki heykeller, Hz. İsa’nın son akşam yemeği, 12 Havari v.s tasvir ediyormuş. Meraklısı, dijital ortamda araştırabilir. Böyle bir kalabalık yok, kuyruklar uzayıp gidiyor. Çok görkemli bir yapı. Kilisenin yerden kubbe yüksekliği, minare boyundan çok fazla. Taş işçiliği, çıplak heykeller, İhtişamlı mimari yapılar. Bu yıl jübile yılıymış. Her 25 yılda bir jübile yılı oluyormuş. Katolikler, toplamda 7 ayrı noktadaki yürüyüşü yaptıklarında hacı oluyorlarmış.
                Floransa’da, üzerinde Türk yazısı da bulunan Sivasspor tişörtümü gören bir seyyar satıcının "Hello, Turkish, Erdogan" diyerek zafer işareti yapması da beni ayrıca gururlandırdı. Mikalenjelo Tepesi’ne çıkıp, şehre buradan baktıktan sonra Toscana (Tuscany) Vadisi içinde bir Ortaçağ Yerleşim Yeri olan Sen Cimilyano(San Gmimignano)’ya geçtik. Şehir, insanı çağlar öncesinin sokaklarında dolaştıran bir mekân. Ortaçağ da yapılan kanalizasyon sistemi bile hâlâ faal. Dar ve dolambaçlı sokakları, kuleleriyle yaşayan bir tarih. Kaleye çıktığınızda “Dünya da neler varmış be, diyebilirsiniz. Sanki bir şehirde değil, film platosunda ilerliyorsunuz. Bu, Ortaçağ Kalesi içindeki dondurma, dünyanın en iyi dondurması seçilmiş. Peki, dondurma yapmayı kimden öğrenmişler dersiniz. Eski ortakları olan Türklerden tâbiki. Sonrasında; yine tarihi bir şehir olan Siena’yı gezdik. 9 Lar Konseyi, Lateranus Kilisesi, Piazza Sen Pietro Bazilika Sen Domonico, Palio Yarışları, Cappuçino (Kapuçim Tarikatının içeceği demek) ve daha birçok şey… 
İtalya ziyaretinizde, şehirlere giriş için “ayakbastı parası” ödüyorsunuz. Kişi başı 10-20 Euro arası. Çoğu, tarihi mekân girişi için de ayrıca para ödüyorsunuz. Yemek yediğiniz lokantada bile yemek ve oturma parası ödüyorsunuz. Hülasa, her şeyi paraya tahvil etmişler. Dükkanların çoğunda kuyruk var, satmayla yetiştiremiyorlar. Tarihin ekmeğini, yani tarihi korumalarının ekmeğini yiyorlar. Esnafların kimseye eyvallahı yok. Biz Türkler kadar saygılı, hoşgörülü oluklarını da söyleyemem. “Nasıl olsa biri gelmese diğeri gelir düşüncesi var” ve haklılar. Bazı kabalıklarına karşın yine de tüm dünya oraya akıyor.
İtalyan sokaklarında; Fiat markalı İtalyan arabalarından belki de daha fazla Alman ve Uzak Doğu arabalarını gördük. Grup rehberimiz, “İstanbul da buradan daha fazla Ferrari var” dedi. Sokaklarda, şehir merkezinde futboluyla ve futbolcularıyla da meşhur İtalya da hiçbir stadyuma da rastlamadık. Stadyumlar, şehir merkezinde trafiği etkileyecek bir yerlere değil; daha uygun alanlara inşa ediliyormuş. 
Okuyucularımın adını sıkça duyduğunu tahmin ettiğim şehirlerden biri olan Napoli’deyiz. Mutluluk Kapısı içinden geçerek, araçtan indik. Diğer İtalyan şehirlerine göre kirli bir şehir. Yerlerde çöpler, yazılı duvarlar, sokaklarda yatan evsizler, sokaklarda pis koku ve sidik kokusu hiç eksik değil. Maradona resimleri hâlâ duvarlarda. Nezaket sıfır ya da bize karşı öyleler. Şehrin,  BA BA tatlısı meşhurmuş. Ama tavsiye etmem, İçinde rom adlı içki varmış. Napoli de evler çatısız. Her seçim öncesi kat çıkabilenler oluyormuş. Sokaklardaki araçların mübalağasız yüzde doksanı çizik. Sigorta şirketleri kasko yapmak istemiyorlarmış. Bu arada geçmişte, Ermeni iddialarına destek mahiyetinde film yapacağını açıklamasıyla ülkemizde oldukça eleştirilen Sylvester Gardenzio Stallone, dünyanın en iyi oyuncularından biri olarak gösterilen, Alfredo James Pacino (Al Pacino) ve Leonardo Wilhelm Di Caprio gibi ünlüler de Napoli’liymiş.
Yolculuğumuzun sonunda Bari Şehrine geçip oradan Feribotla Yunana geçtik. Gezi boyunca grup arkadaşlarımızdan soyulma tehlikesi atlatanlar oldu. Diğer gruplardan soyulanlar oldu. Yabancı bir gruptan, 4 kişi tarafından bıçakla gasbedilenler oldu. Benzer şeyleri maalesef ülkemizde de duyuyoruz. Dünya, güvensiz olalı çok oldu. Bir de bu suçların üzerinin örtülmesi, suçluları daha da cesaretlendiriyor. Öğrendiğimize göre, İtalya da suç oranlarını düşük göstermek için polis çoğu hırsızlık olayıyla ilgilenmiyormuş. Yine İtalya’da boykot olmayan bir şey bulmanız çok zor. Serravalle Outlet adlı kasaba büyüklüğündeki bir alış-veriş merkezinde boykot olmayan bir şey bulamadım.
4.yüzyılda Hristiyanlığı kabul eden ve geçmişte ensest bir imparatorluk olan Roma İmparatorluğunun (kan değişmesin diye kardeşleri birbirleriyle evlendirmişler) merkezi olan topraklarda bugün kurulu olan İtalya Devleti gezimizi artık bitirelim. İtalya; Karadeniz kadar yeşil, Akdeniz kadar sıcak iklimi olan bir ülke.
Bari Limanı'ndan gemi ile 10 saat süren bir yolculuktan sonra Yunanistan’ın İguminitza şehrine indik. Yunanlılar, daha limana iner inmez rahatsız oldular ve etrafta dolaşmamız konusunda uyardılar. Yunanistan da iki bayanın çalıştırdığı yol kenarında bir lokantada mola verdik. Kocaman bir grup olarak boş lokantaya girdik. 40 kişilik müşteri grubu geldi diye sevineceklerine, kadınlar çok kaba muamelede bulundular. Bir ara kadın, elini tezgâha vurup, bağırdı bile. Herhalde; Türk, hemi de Müslüman olmamız rahatsız etti. İşte bunların, hümanistlikleri, insanlıkları bir Müslüman görene kadardır. Bunlar, kendilerine insandır. Ardından, Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın memleketi Kavala’dayız. Bizim marketlerimizde de bulunan Kavala Kurabiyesi ile bilinen şehir. Burada yemek yedik. Caciki(Cacık), Baklavaki(Baklava) bilmem size bir şey anlattı mı? Yunan Mutfağı nasıl dünya birincisi oluyor, işte böyle bizden çalarak tabii.
İpsala Gümrük Kapısı ve Türkiye. Memlekete geldik, güzelce bir karnımızı doyuralım dedik. Gezimiz boyunca Euro hesabıyla fiyatlar oldukça pahalı idi. Birer çorbayla başlayalım dedik bir de ne görelim. Aynı kazık, bizim memlekette de var. Euro hesabıyla da TL ile de değişen bir şey yok yani. Fazlası var, eksiği yok.
O kadar yer gördük, gezdik. Gezimize eşlik eden çocukları, yeni yerler, nehirler, şehirler, dağlar, yollar, ülkeler görmek bile telefondan alıkoyamadı. İnternetin olmadığı yerlerde de telefona yüklü oyunlardan ellerini ve gözlerini alamadılar.
Es-selam…
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *