Tokat'ın tarihi Zile ilçesinde, zamana direnen küçük bir dükkanda, 72 yaşındaki Cafer Akay, tam 62 yıldır aynı ateşi harlıyor. Henüz 10 yaşında bir çocukken ustasının yanında soluğu alan Akay, bir ömrü adadığı kalaycılık mesleğinin, kendi ellerinde son bulmasının hüznünü yaşıyor.
Teknolojinin mutfakları ele geçirmesiyle unutulmaya yüz tutan bakır kaplar, Cafer Usta'nın ellerinde yeniden hayat buluyor. Ateşin karşısında geçen 62 yılın izlerini taşıyan yüzüyle, parlattığı her bir bakır kapta aslında bir geleneği yaşatıyor. Ancak ocağındaki ateş ne kadar canlıysa, geleceğe dair umutları bir o kadar sönük. Çünkü bu sanatı devredecek, "el verecek" bir çırak kapısını çalmıyor.
"Boğaz Tokluğuna Başladım, Şimdi Çırak Bile Yok"
Mesleğe ilk adım attığı günleri dün gibi hatırlayan Cafer Usta, o günleri, "10 yaşımda çırak olarak başladım. Boğaz tokluğuna, 100 liraya çalışıyordum" sözleriyle anlatıyor. O zorlu günlerde bir hayali vardı: Usta olmak ve bu sanatı ileriye taşımak. Hayalini gerçekleştirdi, Zile'nin en saygıdeğer ustalarından biri oldu ama şimdi en büyük çaresizliği yaşıyor. "Bu son meslek," diyor derin bir iç çekişle ve ekliyor:
"Benim işim bitti de burada vakit geçirmek için uğraşıyorum. 72 yaşındayım. Şimdi çırak bile bulamıyoruz."
Bir Geleneğin Son Temsilcisi
Cafer Akay, sadece bir zanaatkar değil, aynı zamanda kaybolan bir kültürün yaşayan hafızası. Onun çekiç sesleri, Zile sokaklarında yankılanan son nağmeler belki de. Hazır mutfak eşyalarının pırıltısı, el emeğinin ve bakırın o kendine has sıcaklığının önüne geçerken, Cafer Usta gibi değerler de birer birer tarihin sessizliğine karışıyor. O ise inadına, her sabah dükkanının kepengini aynı hevesle açarak, bir gün bir gencin "Ustam, bana da öğret" demesini bekliyor.