Soğuk kış günlerinin en sert yaşandığı şehirlerden biri olan Sivas’ta, yıllardır kış hazırlığının ve ısınma kültürünün vazgeçilmez parçası olan soba, odun ve hırdavatçı dükkanları adeta sessizliğe büründü. Doğalgazın şehir genelinde yaygınlaşması, bir dönem kuyrukların oluştuğu bu dükkanları büyük bir ekonomik darboğaza sürükledi. Değişen ısınma alışkanlıkları, köklü bir mesleğin ve kültürel bir ritüelin geleceğini sorgulatıyor.

Doğalgazın gölgesinde kalan bir kültür
Eskiden sonbahar yaprakları düşmeye başladığında, Sivas sokaklarında soba boruları, körükler, kovalar ve odun torbaları taşınır, dükkan önlerinde hareketli bir telaş yaşanırdı. Kışa hazırlık, şehrin sosyal dokusunun bir parçasıydı. Ancak bugün, doğalgazın sağladığı konfor ve pratiklik, bu geleneksel hazırlık ritüelini büyük ölçüde ortadan kaldırmış durumda. Şehir merkezinde yaşayan vatandaşların neredeyse tamamı doğalgaza geçiş yaparken, soba artık daha çok kırsal mahallelerde ve köylerde yaşamını sürdürenlerin tercihi haline geldi. Bu değişim, sektörün omurgasını oluşturan şehir merkezli talebi çöküş noktasına getirdi.

Esnafın zorlu geçiş süreci ve artan maliyetler
Uzun yıllardır aile mesleği olarak bu işi sürdüren esnaf için durum hiç iç açıcı değil. Gün içinde dükkana giren müşteri sayısındaki keskin düşüş, ciddi bir geçim sıkıntısına işaret ediyor. Bir torba (12-15 kg) odunun ortalama 150 TL’den satıldığı Sivas’ta, enflasyon ve artan nakliye-depolama maliyetleri fiyatları yukarı çekerken, talep düşüklüğü satışları adeta durma noktasına getiriyor. Esnaf, kışın en sert zamanında bile yeterli kazancı elde edememenin verdiği belirsizlik ve kaygıyı dile getiriyor. Ayakta kalabilmek için hırdavat, bahçe malzemeleri ya da farklı ürünlere yönelmeye çalışsalar da, altyapısı ve müşteri portföyü tamamen sobaya odaklı işletmeler için bu dönüşüm oldukça sancılı ilerliyor.
Bir mesleğin ve geleneğin sonu mu geliyor?
Sivas’taki hırdavatçı ve soba esnafı, yalnızca ekonomik bir sektörün değil, aynı zamanda kentin sosyal hafızasının ve kış kültürünün önemli bir parçasının da yok olma tehlikesi altında olduğuna dikkat çekiyor. Sobanın etrafında toplanan aile sohbetleri, onun hazırlanışı ve yakılışındaki bilgi birikimi, yavaş yavaş tarihe karışıyor. Mevcut tablo, sektörün artık sadece kırsaldan gelen sınırlı bir talebe hitap eden küçük bir niş pazar haline dönüştüğünü gösteriyor. Esnaf, bu kültürün yaşatılması gerektiğini savunsa da, teknolojik gelişmeler ve şehirleşmenin getirdiği konfor beklentileri karşısında bu mücadelenin ne kadar sürdürülebilir olduğu büyük bir soru işareti. Sivas’ın sokaklarında artık daha az dumanı tüten sobalar, değişen zamanın sosyo-ekonomik bir fotoğrafını sunuyor.