Sivas'ta yaşayan ve kimlikte 95, gerçekte ise 100 yaşında olduğu tahmin edilen Mahmut Şimşek, kalça kemiği kırılmasına rağmen geçirdiği ameliyattan yalnızca 2 gün sonra ayağa kalktı. Uzun ve sağlıklı yaşamının sırrını ise sofradan eksik etmediği süt ürünlerine borçlu olduğunu söylüyor.
Yıldızeli ilçesine bağlı Bakırcıoğlu köyünde doğup büyüyen ve hala aktif şekilde çiftçilikle uğraşan Mahmut Şimşek, sağlığını doğallığa ve geleneksel beslenmeye bağlıyor. Her gün düzenli olarak süt, yoğurt, ayran, peynir ve özellikle tereyağı tükettiğini belirten Şimşek, “Allah ömür veriyor, biz de yaşıyoruz” diyerek yaşam sevincini dile getiriyor.
“Yoğurdun İçine Ekmek Doğrar, Karıştırır Yerdim”
Özellikle sıcak yaz günlerinde yoğurt ve ekmek karışımını sıkça tükettiğini söyleyen Mahmut Şimşek, bu alışkanlığın hem serinletici hem de besleyici olduğunu ifade ediyor. Kalça kemiğini kırdığı dönemde kısa süreli bir sağlık problemi yaşadığını belirten Şimşek, “Kalçamın üzerine düştüğümde biraz iyi değildim ama sonra düzeldim şükürler olsun” dedi.
“Tereyağını Kaşık Kaşık Yer, Hiçbir Şey Olmaz”
Mahmut Şimşek’in oğlu Halil İbrahim Şimşek de babasının sağlıklı yaşama dair alışkanlıklarını paylaştı. Doğal ürünlerle beslendiğini söyleyen Halil İbrahim Şimşek, “Yumurta ve süt gibi ürünleri hiç eksik etmez. Temiz hava, doğal yaşam ve kendi işini yapması da etkili. Tereyağını biz yiyemiyoruz ama babam kaşık kaşık yer, dokunmuyor” diye konuştu.
Kalça kırığı sonrası babasının bir daha ayağa kalkamayacağını düşündüklerini belirten Şimşek, “Sivas’taki hastaneye götürdük. Röntgende kemik kırık değil, tamamen dağılmış dediler. Ancak ameliyattan 2 gün sonra yürümeye başladı. Hepimiz şaşırdık” ifadelerini kullandı.
Köyde Yaşını Bilen Kalmadı
Köyde Mahmut Şimşek’ten daha yaşlı kimse kalmadığını söyleyen oğlu, “Resmi yaşı 95 ama köydekiler 98 de olabilir, 100 de diyor. Artık net yaşını bilen yok. Ama hala dimdik ayakta” dedi.
Uzun ve Sağlıklı Yaşamın Sırrı: Doğal Beslenme
Mahmut Şimşek’in hikayesi, doğal beslenmenin ve aktif yaşamın sağlığa olan etkisini bir kez daha gözler önüne seriyor. Her gün sofrada bulunan süt ürünleri, yoğurtlu yemekler ve doğal tereyağı, onun hayatında adeta bir şifa kaynağı olmuş durumda. Modern tıbbın bile şaşırdığı bu iyileşme süreci, geleneksel yaşam tarzının gücünü bir kez daha kanıtlıyor.
