Sivas'ın Saklı Hazineleri! Sivas Göllerinde Sadece Sazan Yok!
Sivas'ın Saklı Hazineleri! Sivas Göllerinde Sadece Sazan Yok!
İçeriği Görüntüle

Sivas'ın merkezinde, asırlardır manevi bir sığınak olan Yılancı Baba Türbesi, bu kez tarihi ve kültürel kimliğine yakışmayan, tepki çeken bir görüntüyle gündeme geldi. Halk arasında "Yılancık Evliyası" olarak da bilinen Numan Sâbit Efendi'nin metfun olduğu bu kutsal mekânda, türbe içindeki bir ağaca düğümlenmiş dilek ipi, görenlerin tepkisini çekiyor ve "Türbeye ip mi bağlanır?" sorusunu yeniden alevlendiriyor.

UMUT ARAYIŞI MI, BATIL İNANÇ MI?

Yaşadıkları dönemde yaptıkları iyiliklerle veya manevi kişilikleriyle "evliya" olarak anılan kişilerin mezarlarında umut arama, dilek dileme gibi davranışlar, ne yazık ki günümüzde de varlığını sürdürüyor.

Ancak Sivas Yılancı Baba Türbesi'nde karşılaşılan bu ip bağlama manzarası, birçok kişi tarafından bir gelenek veya ritüel olarak görülse de, din adamları bu tür uygulamaların İslam inancıyla bağdaşmayan, tamamen batıl inanışlara dayanan hurafeler olduğunun altını çiziyor. Türbelerde dilek dilemek, ağaçlara çaput bağlamak, mum yakmak gibi pratiklerin ne dinî bir temeli ne de mantıksal bir açıklaması bulunmuyor.

KÜLTÜREL MİRASA VE İNANCA ZARAR VERİYOR

Bu tür bilinçsiz davranışlar, sadece Yılancı Baba Türbesi gibi önemli bir tarihi ve manevi mekanın ruhuna zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda gelecek nesillere yanlış bir inanç biçiminin aktarılmasına da neden oluyor. Türbeler; dua edilen, Kur'an okunan, saygıyla ziyaret edilen, geçmişin hatırlandığı ve manevi bir bağ kurulan mekanlardır; dilek iplerinin, adak taşlarının ve hurafelerin merkezi değildir.

BİLİNÇLENDİRME ŞART!

Toplumun bu konuda acilen ve daha etkin bir şekilde bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor. İnanç ile hurafe arasındaki ince çizgiyi ayırt edebilmek, hem kültürel mirasımıza sahip çıkmak hem de dinî değerlerimizi doğru bir şekilde yaşamak ve yaşatmak açısından hayati bir gereklilik.

Fiziksel olarak da bakıma ihtiyaç duyduğu gözlemlenen Sivas Yılancı Baba Türbesi, bu tür yanlış uygulamalarla değil, bilinçli bir koruma ve doğru bir anlayışla yaşatılmayı hak ediyor. Bu tarihi yapının hem fiziki bütünlüğü korunmalı hem de temsil ettiği manevi değerler, hurafelerden arındırılarak gelecek kuşaklara aktarılmalıdır. Yetkililerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu konuda harekete geçmesi bekleniyor.

Muhabir: Selim Çetinkaya