Doç.Dr.Abit BULUT’a ithaf olunur

Günlüklerim öznel yani bana ait olduğu gibi görülsede hepsinde sizinde hayatınız olduğu için nesneldir.Bu nedenle hepiniz yazmadığınız kendinizi okuyorsunuz.
Güç dengelerinin savaşı olan virüs, güç dengelerini fabrika ayarlarına bir daha döndürmeyecek. Hatta denge makas aralığını açacak gözüküyor.Bence virüs küçük bir insan grubunun büyük bir insan gurubunun üzerinde hakimiyet kurmak için üretilmiş yeni teknik veya biyolojik silahtır. Bir başka ifadeyle eskiden elinde teknik silah bulunduran ülkeler dünyayı yönetmek isterken yeni dünyada elinde virüs bulunan ülkeler dünyayı yönetecekler. Eskiden atom bombasını yapmaya çalışan ülkelere ambargo konurken yeni dünyada virüs üretmeye çalışacak ülkeye ambargo konulacak. Eski dünya düzeninde, modernleşme ile iç içe tanımlanan teknoloji, yeni dünya düzeninde virüsle iç içe geçecek gibi duruyor. Kısaca yeni dünya düzeninde bir; hakimiyet göklerde değil, virüste, iki, hakimiyet kayıtsız şartsız milletin değil, virüsün olacak gibi gözüküyor.Bu bağlamda dünya tekmerkezden yönetilmesi hedeflenerek demokrasi olgusu mevcut konumunuda kayıp edecek. Çünkü ülkeler virüsü ve virüsün ilacını üreten güçlere bağımlı hale gelecek ve böylece bağımsız ülke kalmayacak. Yeni emperyalizm bu olsa gerek. Velhasıl, emperyalizmde virüs gibi mutasyona uğruyacak.Dün ülkelerin başında Demokles’in kılıcı nükleer savaştı bu gün yeni dünya düzenin Demokles’in kılıcı virüs ve virüsler olacak.Teknolojinin gücü artık virüsün gücüne dönüştü.
Bir başka husus daha dikkatimi çekiyor; insan tabiatı istediği gibi dizayn etmeyi hedeflerken birden bire insan, insanı dizayn etmeye yöneldi. Bu büyük hedef değişiminin arkasında ne var? Sermayenin veya altının dağılımını yeniden düzenlemek olsa, bunun için insan ve insanlığı öldürmeye niçin ihtiyaç duyulsun?Bu anlamda asıl problem insanlığın inanç sisteminin değiştirmek olabilir mi? Hatta dünyada gelişen İslam inancını yok etmek olabilir mi? Dün kilise savaşı modernleşme ve rasyonalizm diyen güçler, bu gün camilere savaş açmak için virüsü üretip, dijitalleşmeyi hedefliyor, olabilir mi?Bu virüs savaşına ben inanıyorum ki, bir din savaşıdır, İslam ve müslümanlara açılan savaştır.Akla şöyle bir soru gelir mi; kendi hristiyan veya budist vatandaşlarıda ölüyor. Doğrudur, ölüyorlar. O halde niçin onlarıda öldürsünler. Unutmayınız insanlık iktidarı ele geçirmek veya elde tutmak için nice kardeş ve oğulları bile öldürmüştür. Tekmerkezli dünya iktidarını elinde tutmak isteyenler kendi dindaşlarını öldürse ne olur ki? Ayrıca bildiğimiz gibi vücudumuzda bir yer kaşınınca orayı kaşırız ve kendi vücudumuzdaki bizim kaşınmamıza neden olan hücreleri öldürürüz. Kendi hücresini öldüren kendi dindaşınıda öldürür ki, kaşıntı bitsin. Her ne kadar kendi dindaşı toplumsal kaşıntıya neden olmasa dahi “dindar” olması yeterince suçtur, yeni düzenin taraftarları için. Yeni dünya düzeni kurucularına bir isim daha buldum; mutasyona uğraşmış, Firavunlar.Özetlersek,
“Sanayi İnkılabından Dijital İnkılabına” geçiş sürecinin veya köprünün adıdır; virüs.Bu  inkılapta insani inanışlara karşı büyük değişimlere gebe bir inkilaptır.İyi midir, değil midir, doğru mudur, yanlış mıdır göreceğiz. Bu tarz bir değişim için bu kadar insan ölmeli midir, bu da ayrı bir tartışma konusu.
Saat.10.46.Gece yukardakileri yazdım. Sabah kalkıp, penceremden dışardaki havaya bakınca bu kadar güzel havayı kirletenlere, güç dengelerine, lanet ettim.Gerçekten üzgünüm.. Hepiniz kadar. 
Biraz yürüyüş yapmayı düşünüyorum. Hatta bu gün çocukların dışarı çıkmasına izin verildiği için belki yiyenlerim gelir onlarla dışarda otururum.
Bu güçlerin çarkı felekleri su sarnıcında elbet kırılacak. Ümitsiz olmayın ve korkmayın ey insanlık. Allah’ın hesap planı mutlaka var.
Ayrıca zekai ağbi virüse bu kadar önem verme değer atfetme diye düşünmeyiniz. Virüs kelimesini kaldırınız diğer cümleleri düşününüz. Hangisi ihtimal dışı? Hiç biri.
Yürüyüş esnasında kafama takılan şunları eve girer girmez hemen not aldım.
Nurettin Topçu, bütün Türkiye’dir.Nihal Atsız, bütün Türk dünyası. Arif Nihat Asya bütün Türkiye, Necip Fazıl , Sezai Karakoç, bütün İslam alemi.Kemal Tahir Nazım Hikmet bütün Türkiye, Cemil Meriç, bütün bir Everest, bütün bir Himalayadır.Peyami Safa, Yahya Kemal bütün bir İstanbul, Ahmet Hamdi Tanpınar bütün bir Beş Şehir.Bu liste hem çok uzar hem çok su götürür.Resmi ideolojinin altında ezilen bu aydınlar halen Türk düşüncesini yönünü tayin eden aydınlardır, diye düşünüyorum.Türk düşencesinin cepleri fakir fikirleri zengin bu insanlara saygı duymamak mümkün mü?Bu aydınların hepsi unutulmayı yenen insanlardır.Onlar Türk fikir hayatının ilk işaret fişeğini yakan kuğunu son şarkısını söyleyen kişilerdir.Fikrin fetih adamları, size rahat uyuyunuz diyemeyeceğim ama hepinizin ruhu şad olsun diyeceğim.
Saat, 16.00. Ev sakin odam sessiz. Koridorda volta atıyorum.İftarlığım yok. Sürpriz yapıp kardeşime gideceğim. Görgülü pastanesinden güllaç altım. Kilosu mu? Çok pahalı geldi. Söyleyeyim mi? Hadi söyleyeyim.Atmış lira. Allah fakire fukara yardım etsin. 
Kendime dahi yabancı oldum, yukarda isimlerini yazdığım Türk aydınlarının yüzünden.Asıl yabancılaşma bu. Yani fabrikada ki emekçinin elleriyle ürettiği eşyaya yabancı olması değil, insana ve topluma yabancı olmaktır, yabancılaşma.
14/05/2020