Sivas deyince akla önce Cumhuriyet Şehri gelir hiç şüphesiz.
Kangal köpeği, köftesi, katmeri, madımağı ve tarihi eserleri… haa bir de soğuğu gelir aklımıza…
Geçtiğimiz günlerde memleketim Adana’ya gittim.
Kebap, şalgam, karpuz, bicibici, pamuk ve sıcak deyince aklımıza gelen ilk yer.
Sonrasında da 27 yıldır düzenlenen film festivali ile her geçen yıl daha da çok ilgi gören Portakal Çiçeği Karnavalı gelir.
Anlaşılan o ki tüm bunlar artık Adanalıları kesmiyor.
Çünkü otelcisi, sanayicisi, kebapçısı, tatlıcısı ve hatta havayolu taşımacısı bile bir olmuş, Adana’nın cazibesini artırmak için büyük bir özveriyle çalışıyor.
Sivas’ın da benzer festivalleri ve karnavalları yapması gerekmez mi?
Kars’ın kış oyunları festivali, Tekirdağ’ın kiraz festivali, Ayder’in kardam adam festivali, Datça’nın badem çiçeği festivali…
Bu liste böyle sürer gider.
Müzik festivalleri, film festivalleri, tiyatro festivalleri derken, etrafımız gözden kaçırdığımız yerel festivallerle dolu aslında. Üstelik yurt dışından çokça misafir ağırlayan bu festivaller, her yörenin kendine has geleneklerini görmeniz için olanak sağlıyor.
Peki ya Sivas…
SİVAS’TA SANAT YOK.
Benim amacım burada festivaller aracılılığıyla sanatı ve kültürü etkin kılmak. Eğer bir şehirde sanat ve kültür yoksa o şehir marka şehir olamaz.
Festivaller ayrıca…
Şehirler için önemli bir sosyo-ekonomik gelişme fırsatı oluşturmaktadır.
Bizim neden bir festivalimiz yok?
Bürokratlarımız, iş adamlarımız, belediyemiz, akademisyenlerimiz, medya ve basın camiamız, birleşirsek bunun üstesinden fazlasıyla gelebiliriz.
Fakat…
Bizlerin istediği festivaller yerel değil, ulusal da değil Sivas’ın uluslararası tanıtıma ihtiyacı var.
Tıpkı Altın Koza, Altın Portakal, Altın Lale gibi…