Farklı inanç düşünce ve yaşam tarzına sahip insanların bir arada yaşadığı toplumda barış ve uzlaşıyı sağlamaya yönelik pek çok değerimiz vardır. Adalet, sevgi, saygı, hoşgörü, empati, dayanışma ve merhamet bu değerlerden bazılarıdır. Özellikle merhamet, ihtiva ettiği anlam itibariyle diğer değerleri de kuşatmakta ve adeta çocuğunu bağrına basan bir annenin sahiplenme duygusunu yansıtmaktadır.
İslâm dini açısından ele alındığında, merhametin Rahmani ve insani boyutu olan bir sıfat olduğu anlaşılmaktadır. Allah’ın Vedûd, Rab, Rahman ve Rahîm gibi isimleriyle merhametin ilâhî boyutuna dikkat çekilmektedir. Kur’an’da ve hadislerde merhamet iman ile birlikte değerlendirilmekte, Allah’a, insanlara, canlı cansız bütün varlıklara karşı merhametli olmanın önemi vurgulanmaktadır. Bu yönüyle de merhametin insana yansıyan yönüne dikkat çekilmektedir.
Rabbimizin rahmet sıfatının insana yönelik lütuf ve ihsanını yansıtan merhamet her şeyden önce ince kalpli ve yumuşak gönüllü olmayı gerektiren bir meziyettir. İnsanın beşer düzeyinden kemâl düzeyine erişmesinde en etkili sıfatlardan bir olan merhamet, Yaratan'a saygı ve yaratılanlara şefkat göstermenin bir gereğidir. Merhamet duygusuna sahip olan bir kişi önce Rabbine, sonra kendisine, daha sonra da bütün insanlığa, canlı cansız tüm mahlûkata karşı duyarlı olmak durumundadır. Özetle merhamet kişiyi şefkate, iyiye, güzele, doğruya, hayra ve yardımlaşmaya yönelterek onun kimlik ve kişiliğine değer katmaktadır.
Merhamet, âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber (s.a.s.)’in üzerinde önemle durduğu hususlar arasındadır. O; “İnsanlara merhamet edip acımayana Allah da merhamet etmez.” (Buhari, Edeb 75 “Birbirinize sırt çevirmeyin, birbirinize buğz etmeyin, birbirinizi kıskanmayın... Ey Allah’ın kulları kardeş olun.” (Buhari, Edeb 57) buyurarak sosyal ilişkilerimizde merhamet ilkesini gözetmenin önemini belirtmektedir. Kuran-ı Kerim'in; “İnsanları Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır, onlarla en güzel bir üslupla tartış...” (Nahl 16/125) emrini kendisine düstur edinen Peygamber (s.a.v.)'in şahsında ilâhî rahmetin bir tecellisi olarak bulunan merhametli olma özelliği şu ayette veciz bir şekilde vurgulanmaktadır: “Allah’ın sana bahşettiği merhametli olma özelliğin sayesinde insanlara karşı yumuşak davrandın. Şayet kaba ve katı yürekli olsaydın, hiç kuşkusuz onlar etrafından dağılıp giderdi. Şu halde onları affet, bağışlanmaları için mağfiret dile, işlerinde de onlara danış...” (Âl-i İmran 3/159)
Peygamber (sav.)’in yürüttüğü eğitim öğretim faaliyetinin başarılı olmasında, O’nun muhatabına karşı sergilediği merhamet merkezli yaklaşmasının rolü büyük olmuştur. Çünkü Peygamber (s.a.v.), her şeyden önce insanlara büyük değer vermiş, onların derdini kendine dert edinmiş, kimseye düşmanlık 2 duygusu beslememiş, kendisine inanmayanların hidayete ermesi için bile dua etmiş, küçük-büyük, kadınerkek, zengin-yoksul, hür-köle demeden herkesle ilgilenmiş, hayatı boyunca insanları incitmemeye özen göstermiştir. İnsanlığın muallimi tarafından sergilenen bu yaklaşım biçiminin başta anne babalar, öğretmenler, eğitimciler ve yöneticiler tarafından örnek alınması gerekir.
Sosyal çevreyle sağlıklı iletişim kurmayı, paylaşmayı, dayanışmayı ve böylece gönülleri birbirine bağlamayı hedefleyen merhamet, daha çok eğitimle kazanılan bir duygudur. Merhamet duygusundan yoksun olarak büyüyen bir insan, psikolojik açıdan tutarsız davranışlar gösterebildiği gibi biyolojik açıdan da pek çok sorun yaşayabilir. O nedenle yeni nesle merhamet duygusunu aşılamak gerekir.
Her insanda az ya da çok fıtri bir özellik olarak bulunan merhametin yaşayan bir değere ve insani bir erdeme dönüşmesi, kişilere erken yaşlardan itibaren verilen eğitimle mümkündür. Merhamet eğitiminin temeli, Yüce Allah'ın yarattığı her şeyin hikmetini ve değerini anlama düşüncesine dayanmakta, topluma yansıması ise sevgi, saygı, hoşgörü, dostluk, yardımlaşma, dayanışma, fedakârlık ve paylaşma şeklinde gerçekleşmektedir. Merhamet eğitimi sürecinde yeni nesle Allah sevgisini aşılamak oldukça önemlidir. Çünkü Allah sevgisi, Onunla ilişkisi sebebiyle yarattıklarına da yönelecektir. Bu sevgiyi kazanan kişi, evrendeki her şeyi merhametle kucaklama yeteneği kazanır. Kişi, merhamet yeteneği geliştiği oranda Allah'ın ve kendi çevresindeki insanların hoşuna gitmeyen tutum ve davranışlardan arınma sürecine girer. Gerçek anlamda Allah’ı seven merhamet sahibi bir kişi yalan, zulüm, sömürü, kin gütme, başkalarını küçük görme, aşağılama, ezme, sindirme, şiddete maruz bırakma ve öldürme gibi eylemlerden uzak duracaktır.
Günümüzde insanlığın yaşadığı pek çok sosyal sorunun temelinde merhametten yoksun bir hayat görüşünün yattığını söyleyebiliriz. İnsanlığın ortak mirası olan doğal zenginliklerin adaletsiz paylaşımında, çevre kirliliğinde, güçlü olanın kendini haklı görmesinde, sömürü, savaş ve çatışma kültürünün giderek yaygınlaşmasında, şiddetin, terörün ve zulmün bir sorun çözme yöntemi olarak algılanmasında, adaletsizliğin, kibrin, gururun, israfın, yoksulluğun, doyumsuzluğun, önyargının, ötekileştirmenin, kabalığın ve zorbalığın olağanlaşmasında merhamet duygusundan yoksun olmanın rolü küçümsenemez. O nedenle tüm insanlığın merhamet eğitimine ihtiyacı vardır.