Türkiye ve –iddiaya göre- dünya tarihine geçecek başarılar ile hayatın acımasız gerçekleri arasında şizofrenik salınımlar yaşayan bir hastaya dönmüş gibiyiz.
Bir yanda Amerika’dan uzaya doğru süzülen bir roket, roketin içinde omuzunda Türk bayraklı bir astronot; diğer yanda gün ağarırken –daha doğrusu saat düzenlemesi nedeniyle gün ağaramadan- toplu taşıma ile asgari ücret almak için yollara düşen milyonlar.
Cem Yılmaz’ın “80 milyon bizi izliyor, hani nerde 80 milyon!?” esprisindeki gibi değil, 15 milyon ücretli çalışanın neredeyse yarısı asgari ücretli. Bunların önemli bir kesimi ise gençler.
Tüm rasyonel kriterlerin üzerinde genişleyen kamu istihdamı, kalitesindeki boşlukları, eşitsizlikleri ve yeni neslin tabiri ile “salmışlıkları” ölçmenin bile zorlaştığı eğitim sistemi, bozulan işgücü arzı sonunda artık gelirini çalışanı ile paylaşma ihtiyacı duymayan özel sektör, temel hedefi mümkün olan en kısa zamanda emekli olmaya indirgenen bir çalışma hayatı ile uzaya giden astronot aynı cümlede bile garip duruyor.
Makalenin devamını karar.com'dan okuyabilirsiniz.