Sivasspor, sezona eski yardımcı antrenörü Servet Çetin’le başladı.
Teknik Direktör olarak ilk deneyimini yaşayan Servet Çetin’in serüveni ligin ilk yarının ardından takımdan ayrılmasıyla tamamlandı.
Servet Hoca, Sivasspor’un başında sezona çok iyi bir başlangıç yapamasa da defans ağırlıklı ve kontra atağa dayalı oynattığı futbolla pekte göze hoş gelmeyen bir oyun oynattı.
Öyle yada böyle sezonun ilk yarısını takımın başında bitirmeyi başardı.
Oynattığı oyundan çok saha kenarındaki duruşu çoğu zaman taraftarlardan tepki gördü.
Takıma pozitif bir futbol oynatamayan ve oyunu okuma konusunda zayıf kalan Servet Hoca, yaptığı yerli yersiz oyuncu değişiklileriyle de her maçtan sonra eleştirilerin odağında oldu.
O taraftarı, taraftarda onu bir türlü kabullenmeyince ayrılık kaçınılmaz oldu.
Veee Servet Çetin gitti, takımın başına Bülent Uygun getirildi.
İlk başlarda gördük ki, Servet Hoca gittikten sonra Sivasspor’da pozitif bir değişim oldu.
Saha kenarında daha agresif ve oyunun her anında maçın için de olan bir saha kenarı teknik direktörü ile karşılaştık.
Kim olduğunu hepimiz biliyoruz, Bülent Hoca...
Sezonun ikinci yarısının başlamasının ardından öyle maçlar oynadık ki, zaman zaman hepimiz işte aradığımız takım dediğimiz bile oldu.
Futbolcular varolan performanslarını, daha doğrusu kaybolmuş olan yeteneklerini ortaya koymaya başladılar.
Bülent Hoca takıma pozitif bir katkı yapmıştı.
Futbolcularda yeni gelen hocalarını iyi dinlemişler.
Sivasspor; takım savunmasını iyi yapıyor ama orta saha organizasyonu ve hücumu iyi yapamıyordu.
Sahaya kazanmak için değil, kaybetmemek için çıkan bir takım haline gelmişti Sivasspor.
Orta sahada İbrahim Akdağ ve Charisis ikilisi müthiş oynuyorlardı.
Hele Aron Apindangoye “Ben bu formanın, sağlığım elverdikçe sahibiyim” der gibiydi.
Forvette ise taraftarın sevgilisi Rey Manaj attığı gollerle takımına puanlar kazandırıyordu.
Sivasspor, takım halinde iyi futbol oynamasa da kazanmasını biliyor ve puan cetvelinde yukarılara tırmanıyordu.
Camianın üzerindeki, tabiri caiz ise ölü toprağı kalkmıştı artık.
Sivasspor, sanki sezona yeni başlamış gibiydi...
Ama bunun en önemli faktörü; bu takımı oynatan iyi günde de kötü günde de destekleyen müthiş Sivasspor taraftarı tekrar tribünlere gelmeye başlamıştı.
Güzel günlerin geleceğini düşünürken, ligi nerede bitireceğimizin hayalini kurmaya başlamıştık.
Teknik direktörümüz Bülent Uygun bile hedefimizi “Avrupa Kupalarına” katılmak olarak belirlemişti.
Düşünüyorum da bu takım tekrar Avrupa’ya gidecek!..
İnşallah o günleri de göreceğiz!
Derken, son haftalarda aldığımız mağlubiyetler takımın ve taraftarın dengesini bozdu.
İyi futbol oynamadan “kazandığımız günler” geride kalmıştı artık.
Hem futbol oynamıyor, hemde kazanamıyorduk!...
Doğal olarak hedefimiz de değişti.
Bırakın Avrupa Kupaları’na katılmayı, kağıt kalem elimizde ligde nasılkalırızın hesaplarını yapmaya başladık.
Kısacası; Gördük ki, Sivasspor’da sadece teknik direktörün ismi değişmişti.
Servet Hoca; zamanında da “futbol” oynamadan “puan” alıyorduk...
Bülent Hoca; zamanında da “futbol” oynamadan “puan” aldık.
Ne oynadığımız oyun, futbol!
Nede sahada gösterdiğimiz “mücadele” mücadele...
Biran evvel, toparlanmamız lazım.
Yoksa, işimiz her hafta daha zora girecek!
Kalın sağlıcakla...