Hakikatle irtibatımızı kopardılar ve hayallerimizi çaldılar bizim. Hayal görme, tahayyül etme, hakikatin izini sürme melekelerimizi, dilimizi ve yer`imizi yok ettiler.
HİÇ HAYAL ETMESEYDİ, YAŞAYABİLİR MİYDİ İNSAN?
Bazı insanlar, hayal ile hayalperestliğin aynı şey olduğunu zannediyorlar. Ne büyük gaflet!
Hayal`le hayalperestliği karıştırmayalım lütfen.
Unutmayalım: Hayal, RAHMAN`ın rahmet hediyesidir. Hayalperestlik ise ŞEYTAN`ın azgınlık ve şaşkınlık eseri.
Hiç hayal etmeseydi, yaşayabilir miydi, insan?
Hayat, ne kadar tatsız ve tuzsuz, ne kadar kuru ve ruhsuz, ne kadar çekilmez olurdu, o zaman, bir düşünsenize!
Burada, bendenize, `bize hayalden değil, somut şeylerden bahsedin,` diyebilirsiniz.
Buyurun o hâlde. En somut şey şu: Hayalleriniz yoksa, başkalarının hayallerinin kölesi olursunuz!
`Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar! İnsan âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar...` demiş şâir.
Evet, insan, hayal gördükçe vardır ve hayal gördükçe yaşar. Hakikatin bütün kapılarını açar, zamanın sınırlarını aşar, Rahman`a, ebediyete, zamansızlığa ulaşır! Rahmet değil de ne bu!
HAYAL İLE UMUT, İKİZ KARDEŞTİR
Yalnızca umutlarını yitirmeyenler, hayallerinin izini sürebilir, hayallerini gerçeğe dönüştürebilirler.
Umutları diri olanlar, hakikat bayrağını yere düşürmezler; çünkü yalnızca onlar insana diriltici bir ruh üflerler, derinlikli bir ufuk armağan ederler.
KUR`ÂN, UMUT; SÜNNET, UFUK
Kur`ân, UMUT`tur. Sünnet ise, UFUK.
Umut`larını yitirenler, ufka yürüyemezler. Göremezler ki ufku!
Ufku görebilmek için umut gerek, umutlu olmak gerek, umuda sarılmak, umutla ufka kanatlanmak gerek!
Sözün özü, özlü sözü: Hayal, kutlu ve nazlı bir çiçektir. Yaşatırsanız, göklerden haber verecek, gül devşirecektir!
Öldürürseniz, hayatı/nızı zehir edecektir!
İSLÂM BİRLİĞİ: HAYALİ BİR GÜZEL!
İslâm dünyası, bir hercümerç yaşıyor, dindirilemezmiş gibi görünen bir felâket.
Peki, çıkış yolu ne?
İslâm birliği, elbette.
Hayal mi? Hayali bile güzel bunun.
Ama hayal değil.Dün değildi. Yarın da hayal değil.
İyi hazırlanmak gerek! Eğitimde, kültürde, düşüncede köklere, asıl kaynağa dönmek ve oradan taze bir ruh devşirme cehdine soyunmak gerek!
Bu noktada, `İslâm birliği, hayal` diyen birine, kendisinin, hangi hayalin ürünü olduğunu sormasını öneririm.
Çağdaş dünyada, İslâm Birliği projesini, Abdülhamid geliştirdi. Erbakan, D-8`le harekete geçirdi. Erdoğan, hayata geçiriyor.
İngilizleri panikleten ve etrafımızı çepeçevre yeniden kuşatmalarına, haritaları gizlice ve sinsice yeniden çizmeye soyunmalarına yol açan şey bu! İngilizlerin kâbusu!
HAYAL VE HAKİKAT
Hayal mi, rüya mı? Elbette ki, rüya! Ama hayal, rüyanın dölyatağıdır. İddia ise hayalin.
Öyleyse, hakikat, iddia sahibi insanların rüyalarını hayal etmeleriyle, hayata geçirilebilir ancak.
Hayal ile hakikat ikiz kardeştir. Hayal, hakikatin perdesidir. Bu perde aralanmalı ki, insan, hakikat yolunda bir mesafe katedebilsin!
Hayal ile hakikat ikiz kardeştir. İnsan önce hakikati nasıl hayata geçireceğini hayal eder, tahayyül eder, sonra Tahakkuk ettirme mücadelesi verir.
Modernlik hayalin düşmanıdır. Hayalin ve hayatın, sezginin ve ruhun. Modernlik, aklı putlaştırdı: Hayatı çoraklaştırdı. İnsanı ruhsuzlaştırdı ve tabiî hakikatten uzaklaştırdı o yüzden.
Şöyle bitirelim yazıyı, isterseniz... Hayalleri olmayanlar, başkalarının hayallerinin ürünü olduklarını da, başkalarının hayallerinin önünde sürüklendiklerini de göremezler!
Hayallerini yitirenler, kendilerini de, insanlığı da hayaletlere mahkûm ederler ve bunun bedelini de kendilerine de, bize de ağır ödetirler!