Tarihî günlerden geçiyoruz... Tarihin yeniden yapıldığı, yüzümüze güldüğü gündönümü vakitlerinden...
Türkiye`nin tarihten sürgün yediği, sürgün edildiği, karanlık bir dönem sona eriyor... Yeniden tarihe girdiği, tarihin yapılmasında yeniden kilit rol üstleneceği, yeni ve zorlu bir dönem başlıyor...
DALGA-KIRMA VE DALGA-KURMA
Tarih, dalgalarla yapılır. Tarihten çekilmiş toplumlar ve medeniyetler, önce bir `dalga-kırma` hareketi başlatırlar. Manevra ve hareket alanlarını genişletirler...
Ardından `biz de varız!` diyebilecekleri, tarihin akışına müdahale edebilecekleri, dahası tarihin akışını değiştirebilecekleri `dalga-kurma` yolculuğuna doğru yol alırlar.
Dalga-kırma hareketi, daha çok niceliksel bir harekettir: Hâkim küresel yapılar kırılır, önünüze örülen duvarlar yıkılır, `korunaklı bir alan` inşa edilir. Akıntıya karşı durabilmek ve yeni bir akıntı, yeni bir dalga hareketi başlatmak için zorunludur bu.
Dalga-kurma hareketi ise, niteliksel bir harekettir.
Tarihin akışını değiştirecek yolculuk, ancak dalga-kurma hareketiyle başlatılır: İnsanlığa yeni bir medeniyet tasavvuru, yeni bir dünya tasavvuru, yeni bir eşya ve hakikat tasavvuru sunulur...
ERDOĞAN TÜRKİYESİ`NİN İKİNCİ DÖNEMİ
Erdoğan dönemini 20 yıllık iki dönem olarak düşünmüş, ilk 10 yıllık dönemi `dalga-kırma` süreci, ikinci 10 yıllık dönemi ise `dalga-kurma` süreci olarak görebileceğimize dikkat çekmiştim.
Erdoğan, ilk 10 yıllık `dalga-kırma` sürecinde, Türkiye`yi ekonomik olarak büyüttü; Türkiye`nin hedeflerini büyüttü; hedeflerini bölgesel ve küresel ölçekte genişletti...
Böylelikle `korunaklı bir alan, sarsılmaz bir duvar` inşa etti: Dışarıdan ve içeriden tezgâhlanan oyunlar, gerçekleştirilen saldırılar, böyle püskürtülebildi.
Pakistan, Ukrayna, Gürcistan, Mısır, Irak çökertildi ama işte bu korunaklı duvar nedeniyle Türkiye`yi çökertilemedi küresel şer-güçler ve işbirlikçileri tarafından!
Bunların hepsi, asıl yolculuğun sağlam zeminler üzerinden yürütülebilmesi için zorunluydu.
Ama asıl yolculuk, sağlam maddî zeminler üzerinden değil, sarsılmaz, eskimez, köklü temeller, değerler ve insanlık çapındaki fikirler üzerinden hayata ve harekete geçirilebilir ancak...
İşte Erdoğan`ın ikinci 10 yıllık dalga-kurma sürecinin işaretlerini, Erdoğan gerek Anıtkabir`de, gerekse Cumhurbaşkanlığı devir-teslim töreninde yaptığı konuşmalarda çok net bir şekilde verdi.
28 Ağustos`un, Türkiye`nin özüne dönüşünün ve küllerinden yeniden doğuşunun başlangıcı olduğuna dikkat çekti, altını çizerek...
`Erdoğan`a 20 Öneri` başlıklı yazımda önerdiğim medeniyet tasavvurunun özeti gibiydi Erdoğan`ın konuşmaları...
Bundan sonraki süreçte Erdoğan`ı, vaatlerini gerçekleştirmesi konusunda yakın takibe alacağım. Sorun görürsem, yakasına yapışacağım...
`MİLLETİN DÜŞMANLARI`YLA YAN YANA OLMAK!
Erdoğan`ın Meclis`teki yemin töreni öncesinde çirkin bir olay yaşandı. CHP`li Grup Başkanvekili, yemin törenini protesto edince, Meclis gerildi!
Daha da ürpertici bir hâdise, Erdoğan`ı protesto eden Meclis İç Tüzük Kitapçığını TBMM Başkanına fırlatan CHP`lilerin basın toplantısını sadece paralel çetenin televizyonlarının yayınlamasıyla yaşandı!
İnsanın nutku kesiliyor gerçekten! Bu ne yüzsüzlük böyle! Hayret, ki ne hayret!
İyi de CHP kim?
CHP, bir asırdır küresel statükonun `uydu`su, `milleti adam etme sopası` ve bu ülkenin has çocuklarının önünde takoz olmuş bir bariyer!
Bu milletin kendine gelişinin önünde bir bariyer!
Paralel çete, tam da kendisine yaraşanı yaptı, milletin önünde bariyer olanlarla birlikte, `milletin düşmanlarıyla` nasıl yanyana, omuz omuza, aynı hizada olduğunu ispatlamış oldu!Bakın, İsmet İnönü, savaştan çıktıktan sonra ne demişti:
`KİMSE DUYMASIN, MİLLET DÜŞMANIMIZ` (!) YENİ TÜRKİYE NE/REDE?
Yeni Türkiye deyince, Kapitalistleşen, liberalleşen, hızla sekülerleşen bir Türkiye kastediliyor genellikle!
Oysa bu, Müslüman Türkiye`nin önünü açan değil, önünü tıkayan bir zihin savrulmasının göstergesidir.
Gerçekte, Yeni Türkiye, dünyevî ve şahsî kaygılarını elinin tersiyle itebilen, ilkeleri için yaşayan, ilkelerinin ülkü`lere dönüşmesi, ülkü`lerinin ülke`sini bulması, dünyasını kurması için nefes alıp veren, kişilikli, donanımlı bir ekibe, köklü bir medeniyet tasavvuruna ve güçlü bir yol haritasına sahip bir Türkiye olursa, küllerinden doğabilir ve dünyanın umudu olabilir ancak!
MASKELİ BALO BİTTİ: SU AKACAK VE YATAĞINI BULACAK
Erdoğan, Anıtkabir`de yaptığı tarihî konuşma bu konuda ümitli olmak için yeterliydi...
Şöyle dedi, Erdoğan:
`Bugün, Cumhur ile başkan arasına giren mesafenin kalktığı, halkın seçtiği Cumhurbaşkanı olarak devlet ile milletin kucaklaştığı, milletin özüne döndüğü, Türkiye`nin küllerinden doğduğu bir gündür.`
28 Ağustos, duran tarihin başladığı gün olarak kayıtlara geçti.
Bugün, medeniyetimizin dirilişinin başlangıç noktası olsun!
Kısa, orta, uzun vadeli hazırlıklar yapılsın!
Zorlu yolculuk yeni başlıyor!
Hayırlı olsun!
Özetle: Maskeli balo bitti artık. İki asırdır, Su`yun önce önünü kesmeye, sonra yatağını kurutmaya, ardından bulandırmaya çalıştılar.
Ne yapsalar nafile!
Su akacak, yatağını bulacak, vesselâm...