' ...Ardında çil çil kubbeler serpen ordunun' bıraktığı 120 camisinde hala 5 vakit ezanın okunduğu Üsküp.
Adını 1992’li yıllarda Gürün'lü hemşerim Yavuz Bülent Bakiler'in 'Üsküp'den Kosova'ya' kitabı ile varlığını fark ettiğim Balkanlar'da ki yürek parçamız. Merkezde bulunan 15.yüzyıldan kalma Murat Paşa camisinde ibadetiniz sırasında sanki tarih sayfalarına gidersiniz. Türk Çarşısında cam bardak çay, kahvaltıda Boşnak Böreği, akşam Üsküp köftesi ve kiremitte kuru fasulye şenlendirir sofraları. Cafelerde çalınan ve söylenen Türkçe şarkılar sizi mutlu eder, gururlanırsınız.
Anadolu'nun bir şehrinde gezer gibisiniz Üsküp sokaklarında. Her sokakta, pazarda, çarşıda Türk Bayrağı asılıdır. Gezerken, otururken, yemek yerken yan masalardan Türkçe kelimeler gelir kulaklarınıza.
Varlığınız mutluluk getirir Balkanlara. Tarih sizi çağırmıştır. ‘Vefalı Türk yine geldi' der gibi mutlu eser rüzgâr Üsküp sokaklarında. Beklenen Türk'ü bağrına basar Boşnak'ı, Arnavut’u, Türk’ü, Roman’ı. Kaybettiğimiz Balkan savaşı sonrası Anadolu'ya göç etmeyen bu Türkler her türlü eziyete karşı tırnaklarını geçirerek bu topraklarda dini ve milli kimliklerini korumayı başarmışlar.
Üsküp’te yine Yahya Kemal Beyatlı'nın ‘…Çocuklar gibi şen olan bin atlıyı' göremezsiniz ancak atlarını suladıkları Vardar Nehrini görebilirsiniz. Atların nal sesini duyamazsınız ancak melodisi hiç değişmeyen Vardar Nehrinin akıntı sesi gelir kulaklarınıza. Başlarsınız Atatürk'ün en sevdiği 'Vardar Ovası' türküsünü mırıldanmaya.
Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt’ın, Makedon komutan Büyük İskender'in torunları uyum içinde yaşar Üsküp’te. Üsküp Türk’ün Balkanlardaki tarihidir. Türkün yüreğinin buruk bir o kadarda sevgi dolu kısmıdır.
Sultan Abdülhamit Osmanlı Devleti’nin sınırlarındaki tüm imarethaneleri (köprü, su kemeri, ren garı, hastane, değirmen, Fabrika, camii, vb.) Fotoğraflanarak 30 bin fotoğraflık bir arşiv katalog hazırlatıp dönemin ülke krallarına ve devlet adamlarına göndermişti. Makedonya, Üsküp, Manastır gibi şehirleri bu katalogda 180 fotoğrafla yer alıyor. Yelken eğitim kurumları da bu fotoğrafları kitaplaştırarak büyük bir kültür hizmetine imza atmış.
Kısaca Üsküplü Şairimiz Yahya Kemal'in Üsküp için yazdığı 'Kaybolan Şehir ' Üsküp şiirinin son kıtasının son üç kelimesinde özetlediği gibi
'Sen bizdensin gene'
ÜSKÜP...
Kaybolan Şehir
Üsküp ki Yıldırım Beyazıt Han diyarıdır Evlâd-ı Fâtihân’a onun yadigârıdır.
Firûze kubbelerle bizim şehrimizdi o; yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyle biz’di o.
Üsküp ki Şar-dağ’ında devamıydı Bursa’nın Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.
Üç şanlı harbin arş’a asılmış silâhları Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları.
Ben girmeden hayatı şafaklandıran çağa, Bir sonbaharda annemi gömdük o toprağa.
İsa Bey’in fetihte açılmış mezarlığı Hulyâma ahiret gibi nakşetti varlığı.
Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin Üsküp bizim değil? Bunu duydum için için.
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene, biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.
Yahya Kemal Beyatlı