Sahip olamayacağı bir şey olmadığı gibi, kendini yerine yakıştıramadığı bir kimse de yok. Böyle bir garip işte! Bu garibin ileride romanı yazılırsa kahraman olmadığından değil; her gün ayrı çeşit bir kahraman olduğundan dolayı zorluk çekilebilir. Bu yüzden kamerası daima açık ve yaşanırken ilginç bulduğu bir hadiseyi, sonradan takibe almayı tercih ediyor olabilir. Hatıraların gelecekte bütünleştirmek üzere stoklanması, günümüze özgü ve yaygın bir durumdur. ?Sahip olma? şartlarını yerine getirmek meşakkatli iştir. Ama bu meşakkat, bir müddetliğine, ?Ne iş yapıyorsun?? sorusuna cevaptır. Şartları yerine getirememişse, getirenler sahip olurlar ve bu, fertler arasında kabul edilir bir sınırdır. Adanmışlık sistemin en istediği şeydir. Önce adanmışlık! Kendini sisteme adamakta kusurlu olanlar, tehlike olarak bile gözükebilir.
Sistem ne için adanmışlık ister? ?Başarılı olmamızı istediği için? ister. Çünkü başarınca sahip olma katsayısı yükselecek, seçilen ?adamlık modeli?nin rolünü yapma imkânı doğacaktır. Bir gencin önünde henüz, ölmeden önce yerine getireceği şeylerin listesi yoktur. Sistem o kadar çok şey ister ki; yaşamak için, tutunmak için en azından acil eylem listesi oluşturmak gerekir. Müşteri çeşitliliğine sahip acil eylemler içinden en azından bazıları yerine getirilmelidir. Güvenli kucak ve ocak olan aile; oğullarının, kızlarının öksüz ve yetim kalışını seyretmektedirler ve elbette hüzünlüdürler. Yanında tuttuğunda eriyişini seyredecek, uzağa gittiğinde ?başarmış? biri olarak eve dönmesini bekleyecektir. Kaybolup gitmesi de söz konusudur, uzmanlar çok acı verici gelecek tahminlerinde bulunuyorlar. Bugün demokrasi ve pazar için çok lazım olan kitlelerin, sürekli insandan önde yürüyen modernleşmeye uyumu zorlaşmıştır. Dünya nüfusunun yakın gelecekte büyük bir işsizlik dalgasıyla karşı karşıya kalması bile, tek başına sistemi düşündüren bir şeydir. Sistem düşünür mü? Hayır, sanki ?Bizden sorulurmuş gibi? biz insanlar, sistem adına düşünürüz.
Sistem, meşhur ?They? (Onlar) repliği gibi bir şeydir. ?Onlar? dediğimiz varlık, ben-sen-o tekil şahıslarından müteşekkil olmadığı için dışımızda gözükür. Bu ise hüküm süren ?iktidar ciddiyetsizliği?nin en temel dayanağı olan beşerî zemindir. Bugünün dünyası ?insanlar için? değil, ?insanlarla? oynayan iktidarlarla yürütülen bir dünyadır. İnsan günlük hayatla baş etmeye çalışırken; ?ciddiyetsiz iktidar?lar kıtalararası düzen peşinde koşmaktadır.  Buna da kültür diyeceksek, diyelim; ama ne biçeceğinin hesabını yapmadan tohum saçanların oluşturduğu kültürdür. Meselâ, Amerikanlar kültürel değer olarak ilk sıraya yerleştirmişler başarılı olmayı.  ?Bu, en açık ABD´de belli olur!? sözünü hem çok okudum, hem dinledim. Amerikan halkının dünyaya nizam vermeye çalışan bir devletin tebaası oluşu, aynı zamanda modernliğin mağduru olduğunu unutturmamalıdır. ?Başarılı olmak? için adanan ömürler sadece Amerika´da yaşayanların ömrü değildir ki? Dünyada irili ufaklı Amerikalılar birbiriyle yarışıyor dersek, sert itirazlara açık ama müşterek yaşantılarımıza daha sert bir vurgu yapmış oluruz. Bu yaşantılar kumkumasının kader olmaması için hayat bir nimettir ve yaşamaya değer.
Kâinata ?On sekiz bin âlem.?, insana ?Yetmiş iki millet.? demek, ?Sistem? ile değil, hakiki kültürle ilgilidir. İnsanların, her ülkede farklı ?Onlar?ı bahane ettiği eylemlerin ikiyüzlülükten kurtulması için, ?Âlem? ve ?İnsan?ı yeniden tanımlaması gerekmiyor. Sıkı sıkıya düzenlenmiş sistemden kurtarmak için annenin çocuğunu sepetin içine koyarak suya bıraktığı günler, bir kuru misal değildir. ?Sistemli İktidar?a rağmen, içimizde yaşayıp, yaşatabileceğimiz dünyalar kurabiliriz. Hacim itibarıyla Küçük Dünyalar diyebiliriz, daha iyiye ve güzele doğru değişirse dünya bunlarla değişir. Adına STK denilen kuruluşların makam, mevki, seçim, çıkar paylaşımı gibi bağlantılarla sisteme eklemlenmesi, ?ahlakçılık?ın katma değer olarak kullanımıyla ilgilidir. Her yerde ve arsızca karşınıza dikilirler; genellikle ?alacaklı olduğu? iktidara, aldıklarının ve alacaklarının karşılığında ?kayıtsız bağlılık? sunarlar. Kısa sayılacak bir zamanda ortaya muhbir, yalancı, komisyoncu ve bağlılıkları nedeniyle denetlenemeyen; insan eylem ve özgürlüklerini içe doğru patlatan mekanizmalar çıkmıştır. Bu mekanizmalar, ?Sistemli İktidar?ın diğer insanlara verdikleri özgürlüğü fitil fitil burunlarından getirir. Amerikan olmayanların da yaşadıkları, uygulamalı liberalizmin sivile verdiği hür kafesteki gelişkin primat özgürlüğünden daha iç açıcı değildir.
Kahramanıma dönüyorum; tekil, biricik ve son derece kıymetli? Kahramanımın, ?başarmak? için kafasını vurmadığı kapı, yormadığı yol yok. Bir yandan da zaman geçiyor, tedirgin ama acele ederek kazanacağı bir şey olmadığını da görüyor ve bu tedirginliğini artırıyor. Nice zaman sonra bir ?yorgun kişilik? olarak, az çok ucundan tutabileceği bir statü ile hayata katıldığında, olgunlaşma çağını çoktan geçmiştir. ?Bugün hangi karaktere can vermeliyim?? sorusunun cenderesinde o kadar çok hırpalanmıştır ki, gelecekle ilgili hiçbir heyecanı kalmamıştır. Hezimet mi? Hayır, bu noktaya varması bile başarıdır, daha kötüsü de olabilirdi. Merhum Bülent Oran senaryosunu yazdığı filmlerden birini seyrederken ağlamaya başlamış. Çünkü film, acı bir sonla bitiyormuş. Neden ağladığı sorulduğunda, ?Yazık oldu, bu çocuklar mutlu olabilirdi!? demiş. Benzerlerini çok okuduğunuz ?sistem?i tasvir ederken, belki farklı sözler söylememiş olabilirim. Söylemiş olsam da ?herkesin bildiği? bir vasatta kast-i mahsusa ile tepelenir gider. Ama ?umutsuzluk? kapısında ve ?müphemlik?le baş başa bırakmama gayretindeyim.
Yürütenlerin bile mağduru olduğu sistem içinde ve bahanelere, riyakârlıklara sapmadan ?garip kahraman?ıma aklına malik rollerle sürdürebileceği bir senaryo sunabiliriz. Hayatta en çok sevdiğim ve hep acemi bir ?bahçıvan baba? olarak uymaya, uygulamaya çalıştığım: İnsanı ?Bir bitki gibi yetiştirmek!? teklifimi meclise, meydana, dergâha, bargâha arz ediyorum.   Yetiştirebileceğimize de inanıyorum, inanmak ise en büyük kuvvettir. Aile, en temel rolü üstlenendir; böyledir ama nasıl yerine getirdiğini hesaba katmadan ?eğitim meselesi? ve ?benlik inşası? konuları doğru istikamette yürümez. Uygulamalar ise, üç aşağı beş yukarı ?mühendislik?le varlık çözülmesi yapmak olur. Doğru ekim yapılırsa şöyle olur: İki kardeşten biri biraz gümrah biter, biri biraz zayıf kalır. Ama gül fidelediysek, pıtrak devşirmeyiz. Bir topluma aslî rengini Toplam İnsan Hâsılası verir.