Sanki hayata karşı insana karşı hep temkinli olmalıyız. Mesela biraz rahat tavırlar sergilersek bazen yaşamdan bazen de insanlardan bir tokat yeriz gibi gelir kimi zaman. Örneğin çok neşeli olduğumuz bir anda biri tarafından uyarılma ihtimalimiz yüksek, ´´çok gülme ağlarsın´´ bu ifadenin altında öğrenilmiş, olumsuz kodlamalar yatar.
Ya da bir ortamdasınız ´´şen şakrak ´´bir anınızda sizi hafife alıp kırmızı çizgilerinizi unutup, size hiç de arzu etmediğiniz bir tarzda yaklaşırlar. Ve size hayat bazen şunu öğretir: gardını al, hafif dik dur ve kimse sana istemediğin gibi davranamasın!
Peki açık sözlülük adı altında ´´patavatsız´´ tavırlar sergileyen küçük yürekli insanlar yüzünden, gülerken endişe eden koca yürekli insanlara yazık olmaz mı?
14 asır önce insan psikolojisi bu kadar ´´trend´´ haline gelmeden, hiçbir psikolog yaşam koçu insan davranışları üzerine seminerler konferanslar vermeden, Hazret-i Peygamber (s.a.v.) şimdiki tanımla ´´Empatiye´´ işaret ederek: ´´ Sana yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma!´´ buyurarak özetlemiştir bu konuyu.
O yüzden unutmamamız gereken bir mevzu var ki o da şu: herkesin hassasiyeti kendine özeldir. Ve sana nasıl davranılmasını istiyorsan, sen de öyle davran. Sözlerin en güzeli ile insanlara hitap etmek lazım. Her ruh Allah´ın esmasının bir tecellisidir.
Ruhlar hikmete meclûbdur. Hikmetli söz, ruhun gıdâsıdır.  Hazret-i Ali (r.a.)   buyurur ki:  ? Nükteli ve hikmetli söz ve davranışlarla ruhlarınızı dinlendirin. Zira bedenlerin yorulduğu gibi ruhlar da yorulur.?   Kibar, latif ve nazik davranışlar sergilemek insanı alçaltmaz, aksine kendi ruhuna ve başkalarının ruhuna liman olur.
Hayat yeterince ´´dağdağalı´´ evin ekonomisini ayakta dengede tutmak, çocuklarını doğru yetiştirme telaşı, rutin işler, iş hayatı, sosyal yaşam derken, bir de bu yorgunluğun üstüne ruhunu daraltacak bir söz duymak istemez kimse sanırım. Hazret-i Ali´nin de buyurduğu gibi ´´hikmetli´´ söze ihtiyacımız var ...
Yunus Emre´nin umanlar kadar geniş yüreğinden kopmuş bir latif söz misafir olsun bize: ´´Eğer çekemezsen gülün nazını ne dikene dokun ne gülü incit, sahrada Mecnun değilsen eğer ne Leyla´yı çağır ne çölü incit.´´
Bırak gül nazlansın kedi minvalinde,
Bırak diken savrulsun kendince rüzgârın yönünde,
Sahrada Mecnun olmaya niyetin yoksa çölü yüreksiz sanma,
Ne Leyla´yı yor ne de çölü.
 
Hayatına girdiğiniz insanlara bakın hangi kadrodan girdiğinize, kontenjan açığı varda, tutuyorsa sizi kıyıda köşede ya ´´gül´´ verin ya ´´gülü´´ verin, ya ´´yol´´ verin  sessizce terk edin.