İlkeli olmalı…
İlkeli olmak demek, cari ahlakî vasatta: Şaşırtıcı işler yapmayan adam demektir…
Şaşırtmayan adam ararsanız: Ölüdür…
Kaldı ki, bazı ölüler ölümlerinden sonra da “şaşırtmaya devam” ederler. Kıymet verilesi insanlar aslında onlardır. Sağlıklarında sırf “şaşırtmacalı” ufak tefek artistlikler yapmamışlardır ama hayatları şaşırmakla, şaşırtmakla geçmiştir. Göçtükten sonra da o şaşırtıcı amelleri sürmeye devam eder.
Bazı diri de kabir gibi ve kadar ilkelidir… Tutar ve tutunur; tuttuğunu ve tutunduğunu da asla bırakmaz. Tutmak ve tutunmak tabiatıdır ama bunu bile beceremeyenleri vardır; tutmanın ve tutunmanın raconunu tutturamamıştır. Aş pişirip tutturamayan acemi aşçılar gibidirler; tutunamamalarının sebebi “mukallit-altı” bir düzeyde olmalarındandır…
Ben ilkeli adamlar konusunda uzmanım; üç hak verir dördüncüsünde ünsiyeti keserim. Aynı sözleri söylerler, çünkü sözler ezberlenmiş sözlerdir. Nakarat söylerler, çünkü şarkı bilmezler. Aynı ve sınırlı adamlarla muaşeret ederler, çünkü adam tanımaktan korkarlar. Yeni tanıdığı her adamı da o korkuyla kendi gibi tutan-tutunan ilkelilerden sanırlar…
Papağan ilkelidir ne demek, ilkelilerin şahıdır…
Kuştur ama olsun, ilkelidir. Herkese aynı sözleri söyler, her durumda kafestedir, acayip tutucu ve tutunucudur… Konuşabildiği için ve sınırlı lügate sahip olduğu için şaşırtma kabiliyeti kıttır…
Peki, ilkeli olmak esasta nedir?
Akaid ve ilmihal ile “hareket” eden adam ilkeli adamdır. “Bence:” diyenler aşkına ve hürmetine “Bence böyledir!”  demeliyim, kaçak ve köçek söz sevmem çünkü…
İlkeli papağanlar ilk bakışta kavlime paradoks derler ama akaid ve ilmihalin verdiği eyleme özgürlüğünü hiçbir şey veremez. O paradoks diyenler, akaid yönüyle nihilist yahut nihilist mukallitleri, ilmihal yönüyle narsisist yahut narsisist mukallitleridir. Ortalıkta “Hiçleyecek” şeyi olan da, nergis olan da gözükmediğine göre: Gördükleri herşey sanrıdır, şaşırmazlar ve şaşırtmazlar; bazen o çeşit roller yaparlar…
O zaman carî ahlâkî vasatta ilkeli olmak demek, papağan olmak demektir; sevimli olanlarına da “papiş” diyebilirsiniz…
Bizi bağlayan evvel akaid ve akaid zemininde yürüyen ilmihaldir…
Akaid, kişiliğimizin sarsılmaz sınırlarını ve hareket noktasını çizer ve hiçbir dünyevî doktrin yahut iktidarın veremeyeceği bir özgürlük bahşeder. İlmihal ile ise diğer insanlar ve tabiatla muaşeret ederiz.
Biz mi?
Evet biz…
Biz böyleyiz/olmalıyız…