Dün yazmıştık, Libya’da emperyalizme karşı direnişin öncüsü AhmedSenusî’nin Ankara’ya gelişini, karşılanışını ve şerefine verilen ziyafeti. Mustafa Kemal Paşa’nın onunla ilgili övgü dolu konuşmasından da söz etmiştik. Buna rağmen, inkılâp tarihi kitaplarında bahsi geçmez. Kronolojilerde sadece Ankara’ya gelişi haber verilir. Kimdir, nedir, neden gelmiştir, neler yapmıştır? Bunlardan söz edilmez.
Neden? Çünkü bugün okutulan “Kurtuluş Savaşı” tarihi, asla gerçek Millî Mücadele tarihi değildir. Zaten, bu kitaplarda kurtuluş, bağımsızlık gibi kelimeler kullanılmasından bazı ipuçları çıkarılabilir. Mehmet Âkif Millî Mücadele’ye “İslâm şairi” olduğu için çağrılmıştır, AhmedSenusî’nin Ankara’ya dâvet edilmesinin sebebi de İslâm dünyasındaki nüfuzu ile ilgilidir. AhmedSenusî Meclis’te karşılandığında yapılan konuşmalardan birinde şu cümlelere yer veriliyor: “Efendiler dâvamız yalnız Anadolu dâvası değildir. Üç yüz elli milyon İslâm bu açılan mücahedede (cihadda) bizimle beraberdir.”
Kime ait bu cümle bilin bakalım? Celâl Bayar’a!
Millî Mücadele “cihad”dır, hem “büyük cihad”. Bunu kim söylüyor? Mustafa Kemal Paşa! Savaş kazanıldıktan sonra, bu terminoloji geri plana itilmiştir. Sebebi, dünyanın büyük güçleriyle uzlaşma mecburiyetidir. 1923’de sonra Millî Mücadele kavramı bırakılmış, laikleştirilmiş kurtuluş savaşı kavramı kullanılır olmuştur. İşte o zaman MehmedÂkif gibi AhmedSenusî de yakın tarihimizin bu dönemi ile ilgili metinlerden çıkarılmıştır.
AhmedSenusî, Millî Mücadele boyunca doğu ve güneydoğudadolaştı ve bölge halkının mücadeleyedesteğinipekiştirdi. Bir ara Meclis’in onu Irak kralı ilânedeceği iddiaları ortaya atıldı. 1920’nin 29 Kasım’ında M. Kemal Paşa Irak’taki Necef Arap hükümetine gönderdiği mektupta, “...Afrika kıtasında milyonlarca manevî evlâdı olan kadri büyükŞeyhAhmedŞerîfSenusi Hazretleri de Musul’a doğru hareket etmişlerdir” müjdesini veriyor.
AhmedSenusî Millî Mücadele’nin sonlarına doğru, tahmin edilebilir sebeplerle, Tarsus’da bir Hıristiyan köyüne yerleştirilir. Lozan görüşmeleri sürerken Ankara’ya gelir. Trablusgarb’a dönüp sürmekte olan istiklâl mücadelesinin başına geçmek istediğini söyler. Bu arada İtalyanlar da kendisiyle temas kurmaya çalışmaktadır. Buradan Şeyh Ahmed’in, Ankara’nın haberi olmadan İtalyanlarla temas kurmak istemediğini çıkarabiliriz. Kemal Paşa meseleyi İsmet Paşa’ya telgrafla bildirir. Bu aslında Lozan’da bulunan İtalyanlarla sen temas kur anlamına gelmektedir. İsmet Paşa ise cevaplarında topu taca atmaktadir.
AhmedSenusî bir sonuç elde edemeden Tarsus’a döner.
1923’ün başlarında bir güney gezisine çıkan M. Kemal Paşa Millî Mücadele’ye destek veren ve zaferden sonra Tarsus’un bir köyünde ikamete mecbur tutulan ŞeyhAhmedSenusî ile 19 Mart’ta Tarsus istasyonunda görüşür. Senusî artık Türkiye’nin boynuna yük olmaktadır. 1926 yılında SeyyidAhmedü’ş-Şerif’denTürkiye’yi terk etmesi istenir. ŞeyhSenusî, önceŞam’agidter, buradaki Fransız manda idaresi tarafından şehri 24 saat içinde terk etmeye mecbur edilir. Oradan Filistin’e geçer; bu sefer İngilizler burada bulunuşundan rahatsız olur.
AhmedSenusî’nin son durağı Medine olmuştur. Bu arada, Hicaz bölgesi, İngilizlerin Arap imparatoru yapmak vaadi ile kandırdıkları Hüseyin’in elinden çıkmış, Suudilerin eline geçmiştir (1926).
Senusî’nin Medine’de 10 Mart 1933’de vefatı üzerine Libya’daki İtalyanişgal kuvvetleri komutanı şu açıklamayı yapar: “SeyyidAhmed eş-Şerif Hicaz’da ölmüş bulunmaktadır...Onunölümüyle Afrika’daki tüm korku ve endişelerimiz ortadan kalkmıştır.”
AhmedSenusî’nin son yıllarını Muhammed Esed’in Mekke’ye Giden Yol kitabından okuyabiliriz…Onunki yürek dağlayıcı bir hayat hikâyesidir...Halis niyetle Osmanlıya, Türkiye’ye güvenmiş, hizmet etmiş, fakat karşısında beklenmedik bir muameleye maruz kalmıştır.
Karar Gazetesi 31 Aralık 2019 günkü yazısının iktibası
Millî Mücadele’nin 100. Yılında bir kahramanı hatırlamak
Mehmet Doğan
Yorumlar