Korku insanî bir duygudur, kimse de korktuğu için kınanamaz. Korkunun türlerini saymaya kalkacak olsak işin içinden çıkamayız ve derdim de bu değil. Eskiden de olan ama modern zamanda insanları yönetmek için çok ileri tekniklerle donatılmış bir korku türü var: kaybetmek korkusu. Bu korkunun kaynağı; modern insanın kazanma hırsı, ihtiyacına sınır çizemeyişi ve kazandıklarının emek ile değil, istismar ile oluşudur. Kaybetme korkusu, kaybedecek şeyi olanlardadır ve bu korku doğrudan iktidar ve yönetimle bütünleşir.
İnsanların çoğunluğu faiz başta olmak üzere haksız yollarla kazanç sahibi olduğu için, korku içerisindedir. Çünkü en başta faizi meşrulaştıran yönetim ahlakı, modern iktidarın hukukudur. Bu yüzden ne olursa ve kim olursa olsun ?hukukun üstünlüğü? ilkesi tam bir palavradır ve yönetenlerin kendi kazançlarını yönetilenlere meşru göstermek için kullandıkları bir araçtır. Ahlaksızlığın hâkim olduğu toplumda, iktidar gücüne kavuşan her güç, her parti, her odak, her cemaat; ?hukukun üstünlüğü?nün uygulanış biçiminin kendilerine her hangi bir zararının olmayacağını pekâlâ bilir. Bu yüzden bu anayasaların en cafcaflı olan bu ilkesi, her yönüyle kuşatıcı ve dünyayı kasıp kavuran modern iktidarın en sağlam dayanağıdır. Modern iktidar derken muğlak bir zemine işaret etmeyelim; kastettiğim doğrudan doğruya idare edenlerdir. İdare edenler çarkının içerisinde kendince ilkeleri olan ve ilkelerine dürüstçe bağlı olan insan sayısı çok azdır. İşin tabiatı gereği böyledir; çünkü yönetmek, kazanmakla eş anlamlıdır. Mesela: İdarî mesaisi dışında beytülmale ait mumu yakmayan insan bulmak çok zordur; bunu erişilmesi mümkün olmayan bir örnek olarak takdim edenler, modern iktidara en ustaca uşaklık edenlerdir.
Faizden söz ettik, çünkü faiz serbestisi modern iktidarın muktedirlerini ?sistemin kulu? yapan en esaslı ilkedir. İnsanların, Allahtan başkasına ve karşılıklı kullaşması süreci, kapitalizm ile mümkün olmuştur, faiz bunun tescilidir. Öyle bir noktaya geldik ki, faiz bütün kötülükleri örten bir zavallı hale döndü. Faizin meşru ilan edilmesi, ?hukukun üstünlüğü? ilkesiyle saltanat süren modern üst zümrelerin, akla hayale getirebileceğiniz her türlü gayr-i ahlakî fiile özgürlük alanı açması için gerekli idi. Bana, ?piyasası olmayan? tek bir ahlaksızlık söyleyin; borsada temsil edilmesi önemli değildir, çünkü borsa temsilidir.
Ömer Hayyam´ın ?Her kerahet şarap kadar sarhoş etseydi/ Dünyada ayık adam bulunamazdı?? mealinde bir rubaisi vardır, rubainin son iki dizesi... ?Madem eskiden beri böyledir de, bugünden farkı nedir? diye sual ederseniz, irfanım miktarınca cevap vereyim: ayık adamlardan, ne modernitenin nizam olarak kendisine, ne de bu nizamın muktedir kıldığı sarhoşlara en ufak bir fayda gelmez. Fayda geliyorsa, yavaş yavaş sarhoş olmaya başlamış demektir. Kapitalizmin ahlakı olarak Protestanlığın ruhuna aşırı derecede vurgu yapan bazı dindarımsı muhafazakâr sosyologların: Müslümanların özellikle iktidar seçkini olarak ?modern iktidar? içerisinde yer edinen kesimlerinin, nasıl güce tapan ve kullaşma sürecine giren varlıklar haline gelişlerini merak etmelerini isterdim. Fetö´yü doğuran zihniyeti başka yerlerde arayanların, Batılılaşmış ama farkında olamayan yahut batılılara hangi sebeple olursa olsun uşaklık eden kişiler olduğundan yüzde yüz eminim. Mezhep, tarikat, meşrep tartışmaları sahte bir gündemdir, bizi düşünmekten alıkoyan sahtekârca kurgularla yapılmaktadır. Pozitivizmi kutsal bilgi yolu, modernizmi din, para saymayı ibadet haline getiren zümrelerin başkalarını itham etmeleri ise çok teknik bir münafıklık, daha anlaşılır haliyle söyleyelim: Algı yönetimidir. Bu zevatın dinî tarafı henüz ülkemizde tartışılamaz, çünkü din katma değer olarak çok rahatça güç amaçlı kullanılabilmektedir. Bunların teologlarına ise: Modernitenin Müslüman Müçtehidleri denilebilir.
Bu kesimin tamamı, yakın tarihimizde ciddi oranda ve ilk defa iktidar nimetlerine ve modern iktidar yöntemleriyle ulaşmışlardır. Şimdi ise kaybetme korkusuyla akla hayale gelmeyecek her çeşit saldırganlığı, kötülüğü tedavüle sokmuşlardır. Modernizmin en samimi savunucularından eylem olarak bir farklılıkları kalmamıştır, ama onlar en azından samimi idiler.
MODERNİTENİN MÜSLÜMAN MÜÇTEHİDLERİ
Berat Demirci
Yorumlar