Psikolog-Kariyer Danışmanı ve iş insanı Erdem ER hocamızla sınavlar hakkında gerçekleştirdiğim sohbeti bu haftaki köşe yazımda siz değerli okurlarımla paylaşmak istedim.
Nezdinizde hocama tekrar teşekkür ederim.
Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) gerçekleştirildi ve sonuçları açıklandı.
Sınavda alınan puan neticesinde karşımıza 2 farklı grubun çıktığını söyleyebiliriz.
Bunlardan ilki umduğunu bulanlar. Yani hedefini alacağı yüksek puan üzerine kurgulayanlar ve ‘şimdilik’ belki de en rahat görünenler.
Bu grup için azınlık diyebiliriz. İstedikleri bölümler ve üniversiteler arasından tercih yapma şansına sahip olanlar. Bu durumun haklı gururunu yaşamakla birlikte unutulmamalı ki; sınava kadar olan hazırlık sürecini ve daha da önemlisi tercih ve üniversite sürecinin doğru yönetilememesi durumunda hayatlarının en büyük başarılarını yalnızca 4-5 yıl önce kazanmış oldukları sınav sonucu olarak sunmak zorunda kalmaları riskiyle karşı karşıya kalacaklar.
Üniversite sınav sonucunun bir son değil başlangıç olduğu gerçeği yalnızca onlar için değil tüm sınava katılanların bir gerçeği olmalı.
Bir diğer grup, umduğunu bulamayanlar. Bu grup için öncelikle söylenmesi ve değerlendirilmesi gereken şey ise sınav öncesi hazırlık dönemi göz önüne alındığında gerçekçi beklentiler ve hedeflerle yola çıkılıp çıkılmadığının tespitidir.
Bu tespit ve değerlendirme öğrenci, aile, okul ve mümkünse bir profesyonel tarafından yapılmalı, görev ve sorumluluklar belirlenmelidir. Burada bu sene sınava katılan ya da önümüzdeki yıllarda sınava girecek öğrencilerin ailelerine yönelik birtakım hatırlatmalar yapmakta da fayda görüyorum.
Lise dönemi yaş grubu ileri ergenlik dediğimiz dönemi kapsar. Bu zaman dilimi içerisinde ilgi ve merak ders dışına kayabilir, riskli davranışlar artabilir. Dolayısıyla sınav süreci ve ‘karmaşık’ olarak adlandıracağımız bu dönem iç içe geçmiş halde karşımıza çıkar. Bu iki zorlu süreci aynı anda o dönem içerisinde yönetmeye çalışmak daha uzun ve yorucu bir süreçken, sınava hazırlık süreci öncesinde erken ergenlik dönemine kadar değerlendirilmesi gereken, yapılması gereken birtakım hazırlıklar ile daha sağlıklı ve uzun vadeli bir sınav hazırlık programı yapılabilir.
Aileler ve öğrenciler zaman zaman sınav sürecini son bir yıl içerisinde değerlendirme eğiliminde bulunur. Oysaki; bu süreç çocuğun akademik hayatının başladığı sürece kadar uzanmaktadır. Özellikle ülkemizde bazen gereğinden fazla önem atfettiğimiz üniversite sınavı hazırlık süreci duygusal, sosyal ve psikolojik hazırlık süreçlerini de içerir. Ergenlik dönemi içerisinde olan çocuk zaman zaman içerisinde bulunduğu dönem özelliği olarak kurallardan, düzenden ve disiplinden rahatsızlık duyabilir. Sınav hazırlık süreci ise bir o kadar disiplin ve kurallar doğrultusunda başarı getirir. Dolayısıyla sınav hazırlık sürecinde çocuklardan daha önce ailelerin de bu sürece uyum sağlaması, ortak ve gerçekçi hedefler belirlenmesi oldukça önemlidir. Gerçekçi hedef belirleme konusunda da hem eğitimcilere hem ailelere önemli görevler düşmektedir. Sınav hazırlık sürecinde haftalık ve aylık daha kısa hedefler belirleyip bu hedeflere ulaşmasını sağlayarak motivasyonun uzun süreli bir kazanıma dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Bu noktada okul rehberlik birimlerinin belirli aralıklarla çocuklara ve ailelere danışmanlık yapabilmesi önemlidir.
Elbette bu çalışmaların tamamının yapılması dahi istenilen sonuçlara ulaşılmasının garantisi değildir. Bugünkü sınav sisteminin onlarca yıkıcı etkisinden biri de küçük bir grup dışında tüm adayları değersiz hissettirmektir. Genel kabul önümüzdeki 25 yıl içerisinde bugün var olan mesleklerin en az yarısının olmayacağı veya köklü bir şekilde dönüşeceğidir. Üniversite sınav sonuçlarında her ne kadar elde edilen yüksek puanlar sizleri düşündüğünüz meslek için bir diploma sahibi yapsa da bu gerçeklikler unutulmamalıdır.
Üniversite, ulaşılan bir hedef olarak değil yeni bir başlangıç olarak görülmeli. Diploma odaklılık yerine yetkinlik odaklı bireyler yetiştirmeyi hedefleyen bir sistemde daha fazla gencin başarılı olacağı alanı bulup, doğru bir planlamayla hem kendi genel mutluluk ve iyi hissetme haline hem de bulunduğu topluma faydalı olma ihtimali artmaktadır.
Bir sonraki yazıda buluşmak niyetiyle.