Şükür dilim var ve bazen bir haksızlığı dile getiriyorum. Akabinde çarşıya pazara düşüp, "sert olmuş" diyenin haddi hesabı yok. Adamcağız işinden olmuş, dert açıyor; derdini paylaşıyorum. Kadıncağız tacize uğramış, utanarak anlatıyor ve ben de utanç içinde dinliyorum. Haksızlığa uğrayana yapılan "sertlik" değil de, benim haksızlığı dile getirmemdeki sertlik, yumuşakların gücüne gidiyormuş. Bakın işte size "yumuşak" demiş oldum, ?İpek mintan gibisiniz!? de diyeyim, bundan daha yumuşak ifade mi olur?
Bir kadim dostum mahfillerine uğramış ve "Sana ateş püskürüyorlar!" dedi. İnanın hoşuma gitti; yumuşaklıklarının ne kadar sahte ve sahtekârca olduğunu anlatmaz mı, püskürttükleri ateş? "Mümin kardeşimizin ayıplarını örtmek..." gerekirmiş. Haksızlık ve bazen zulme varan düzeyde haksızlıklar, ne zaman "ayıp" hükmünde oldu. Yazdığım şeyler ayıp filan değil, "kul hakkı" mabeynindeki şeylerdir. Kul hakkı konusunda böyle "yumuşakça" bir tavır, "mümin" tavrı olamaz. Olsa olsa yumuşak görünümlü, sert ve kaba bir din istismarının tezahürüdür. Tabii, "Kızım Fatıma bile..." ile başlayan bir hüküm vardır ki, dünyanın gelmiş geçmiş en "merhametli yüreği"ne sahip kişinin dudaklarından dökülmüştür. Hatırlatayım?
"Kardeşlik..." konusuna gelince... Bugüne kadar içinizden "Yahu kardeş, bu işlerin aslı nedir?" diyen bir adet yumuşak çıkmadı. Ama şirket ve şebeke halinde bana karşı "ateş püskürme" konusunda, denemediğiniz hiç bir yol kalmadı. İnsan dünya hayatına "utanarak" başladı, var mı sizde utanma duygusu?
UTANMA DUYGUSU
Berat Demirci
Yorumlar