Tilki; avlanmaya, otlanmaya yetecek kadar semiren yavrusunu almış yanına talime başlatmış. Bir yandan da terbiye etmekte midir? Evet, elbette; terbiyesiz talimin ne hükmü olsun! Yavru da hâl ve gidiş pekiyi? Epey kuş avlamış, nefsine de gurur gelmiş. ?Bak evlatçığım!? demiş anne tilki, ?arazide avlanırken de temkinli ol ama bazen de meskûn mahalden rızık çıkarmamız icap eder, bu çok tehlikelidir.? Diyerek de tedrisatı sürdürmüş.
Anne tilki meskûn mahale ne zaman gidileceği, nelerle karşılaşılacağı konusunda epey nazari ders verdikten sonra tatbikata geçmiş. Şehrin mutena semtlerinden birinden bir tavuk aparmışlar. Münasip bir piknik alanı bulunca da oturup nefislerini körlemişler. Keyifli keyifli yürürken üzüm bağlarının olduğu mevkiye gelince, anne tilki oğluna üzüm koparıp vermiş. Yavru ilk defa üzüm yemiş ve çok hoşuna gidince nerde olgun salkım varsa dalmış. Bir asmanın üzümleri o kadar iri ve olgunmuş ki, yavru hemencecik atlayınca; annesi derhal önüne geçmiş ve ?Aman evladım! Sen sen ol da o kütüğe dokunma. Üzüm yiyeceksen al sana koca bağ!? demiş? Yavru tilki anne sözünü tutmuş ama ine varıp da istirahata çekilince, merak etmiş ve neden o üzümleri yemesine engel olduğunu sormuş. Anne tilki de:
? Evladım, o üzüm parseli şehrin başpapazınındır. Bizim bir salkım kopardığımızı duyar yahut hissederse, tilki eti yemenin caiz, hatta şifalı olduğuna fetva verir.  Hafazanallah, fetvayı koparan halk Pazar günü kiliseye bile gitmez, tatili tilki avıyla geçirir!
Demiş? Bu ders, yavru tilkinin insanoğlunu tanımak konusunda aldığı en mühim ders olmuştur. Hikâye işte! Tilki bir garip hayvan, kurnazlığı filan iftira olabilir. Üç beş gün oldu, iş yerine giderken Kayseri yolunda tam köprüye otuz metre kala aniden önümden geçti. Sanki içime doğmuştu billahi, hızımı anında duracak mesafeye düşürmüştüm. Çok yakından gördüm, pırıl pırıl ve mevzun bir vücudu vardı. Geçtikten sonra da bu hikâye aklıma düşüverdi.
Allah, can taşıyan her mahlûku, bilerek incitmekten korusun. Bir defasında bir yavru serçe arabanın panjuruna çarpmış, çok sonradan fark ettim ve aklıma geldikçe üzülürüm. Serçecik panjura yapışmış kalmıştı.
Gelelim kıssadan alınacak hisseye?
Beni ilgilendiren bir husus değil; hissi olan dilediği hisseyi alır. İçinde o kadar hakikat nihandır ki, herkese idraki miktarınca tebessüm ettirir. Acı, tatlı; orası ruhiyatınıza kalmış.