Virüs 2
Rahmetli Hasan BAĞRIYANIK’a ithaf ediyorum..
Bu gece hiç okumadım.Hatta hep uyudum. Yıllardan beri göremediğim bir rüya gördüm. Hem keyifli hem beni içine çekti. Rüyamı nereye bağladığımı anlatamayacağım için rüyamıda anlatamam. Çünkü iç içe. Kafamı ve gönlümü dünya aleminde rahatlatınca ruhumda rüya aleminde rahatladı diye düşünüyorum.Burada kesmeliyim. Gün önce bana sonra size aydın olsun. Uyanık mıyım yoksa uyuyor muyum bilmiyorum.
Virüs ortak tek tanrı inancından her bir ferdin kafasında vehmettiği özel tanrı inancına götürür mü dersiniz. Bu hususu Türkiye penceresinden değil, dünyanın tepesinden bakılırsa belki biraz daha objektif değerlendirilir. Bu iş teologlara dahi kalmayacak gözüküyor. Bu yorum bana Karl Popper’ın meyvenin tekrar tohuma dönüşeceği diyalektiğini getirdi. Yani “put” dönemine insanlık geri mi dönecek. Kapitalist dünyanın ferdi, burjuvaların ortak vehmettikleri put dahi yıkılarak ferdi tanrılara dönüşeceği varsayımı sosyalistleri sevindirmesin, haklı çıktık diye. Mutlaka sosyalistlerde kendilerine birer put, birer tanrı yaratacaklar. Yeni tanrıya bir isim bulmak gerekmeyebilir ama “dijital tanrı” denilirse virüsün doğuracağı yeni toplum modelinede uygun olur diye düşünüyorum. Müslümanlar bu yoruma hiç bozulmasın, hiç kırılmasınlar. Biz müslümanlığı yaşamadığımız için üzülmeyi unutup bu ütopyaya tavır alırsak daha ne tanrılar, putlar görürüz. Suçlu biz müslümanlar. Çünkü müslümanlığı içselleştirmedik ezberledik hıfz ettik. İslami ahlak dedik tam aksini yaptık. Kendimizi görmedik diğer müslümanları eleştirdik. Sol elle yemek yemek haram dedik sağ elle faiz devşirdik. Hatanı kabul et ey müslüman. Şayet sen yeniden diriliş yaparsan belki yukardaki dijital putların doğmasına engel olacaksın. Kilisede ezan okunmasına değil sevinmek üzülmen gerek. Virüs olmadan sen ahlakınla ve içselleştirdiğin islam ile onlara örnek olsaydın, ezanı virüs öncesinde kilisede değil dünya insanının gönlünde okunmasını sağlardın. Ağlanacak halimize mutlu olmak ise gaflet seviyemizin en bariz göstergesidir.
Bireselleşmiş özelleşmiş inanç sistemine hazır olunuz. Herkes kendi inancından mesul olacağı günler tartışılacak artık. Mevcut dinler belkide her ferdin kafasında sorgulanıyor. Belki de sadece teologlar sorgulama yapmıyor. Buda ayrı bir vahim durum.
Virüs dünyanın dönüm değil devinim noktası. Bir yukarı bir aşağı yükselip inecek ve bireyler onun aldığı konuma göre düşünce pozisyonlarını değiştirecek. Tabiki şu soru aklıma gelmiyor değil? Virüse ilaç ve aşı bulunursa bu ütopyalar tutarlılığını yitirecekler mi?Evrenin hiç dönem ve mekanında hiç bir ütopya yok olmaz sadece şekil değiştirir.Gerçekleşme ihtimali zayıfda olsa ütopyalar her daim var olacaktır. Toplumsal diyalektiğinin ön koşulu, olmazsa olmazıdır bu.Bu konuyu burada kapatalım, şimdilik.
Bu gidişle artık evlerimize solunum cihazı olmasada satürasyon Cihazı alacağız galiba. Yani Oksimetre cihazı.yani kandaki oksijen miktarını ölçen cihaz. Bence tansiyon cihazı kadar önemli. Tamam nefes alıyoruzda oksijenin ne kadarı kana gidiyor. Akciğer ne kadarını tutuyor. İlk fırsatta işimiz bu olmalı. Eh artık tıbbada elimizi attık. Varolasın virüs.
Virüsle sosyolojik önyargılar soyut fakat iktisadi önyargılar somut. Virüs bütün birey ve birimler mikro bütün ülkeler makro çöküşü yaşatacak. Hak ettik mi? Ettik çünkü dünya üretimde Endülüs tüketimde El-hamra olmuştu. Yani bir tarafta şatafat ve şımarıklıkla yaşayanlar diğer tarafta aç sefil hasta garip gurabalar. Elbet bunun döngüsü olacaktı ve oldu gibi görülüyor. Daha beteri var mı bilinmeyen tek gerçekte bu sanki.
Organ özellikle akciğer organ nakli ve mafyası hortlar mı acab?Nefes nefese kaldım, cümlemiz boyut ve derinliğini değiştirecek. Akciğere giren corona bize bunu yaptıracak.
İdamlıkların organlarının satıldığı bir dünyadayız. Bütün dünya insanları birleşiniz. Bütün dünya yoruldu artık. Asıl sorun; çocuklarımız nasıl sağlıklı yaşayacak. Bilmece bu.Bir köşeye sıkıştırılmış yani idam mahkumlarının organlarını satan dünya, virüs sizide bitirecek.
Kalbim, sığındığım evim. Kapısında bir şey yazılı değil ama onun en derin köşelerinde vicdan ve merhamet yazılı. Hayatımda öğrendiğim tek şey işte bu iki şey. Ruhumun sırrına bende herkes gibi halen ulaşmadım. Belki öldüğümüzde ulaşacağız.Saat:01.44
Zamanın hafızasının akademik adıdır;tarih.Tarih bilinci ise akan zamanın dönemlerinin şuuruna varmaktır. Millet işte bu şuurun fertten fertte, fertten topluma yansımasının sosyal adıdır. Millet siyasal mürşitlerin eline kavram olarak düşürse siyasal bilinci esir alır ama tarih, siyasiyi mürşidin şuurunu yükselirse “kızılelma” olur, “Turan” olur.Sosyal ve siyasi zaman insan ve toplum hafızası yoluyla tarihte yaşar.
Ferdi ruh toplumun, toplumun ruhuda ferdi ruhu besleyen geri- ileri dönüşümlü olması anlamında zamanın hafızasını canlı dinamik ve hareket halinde tutar.Hareket, zamanın hafızasının, zemberek, akrep ve yelkovanıdır.
Millet ferd ve toplumun tarihinin ruhunun kurumsal adıdır. Milliyet ise bu kurumunun serüvenidir. Dolayısıyla millet ve milliyet fert ve toplumun tarihsel ruhunun ikiz çocuğudur. Ve ya et ve kemiğidir. O nedenle millet milliyetsiz, milliyet milletsiz olamaz.
İslam’a muhalif olmayan bir Türk medeniyeti kuramadığı için Osmanlı yıkılmıştır.Çok iddialı bir cümle.İslam’a muhalif olmayan , Türk medeniyeti kuramamak ve yıkılan Osmanlı.Türkler hiç bir zaman İslam’ a muhalif olmamışlardır.Fakat bir Türk medeniyeti kuramadıkları nettir. Şayet bu medeniyeti kurmayı başarmış olsaydı zaten İslam’a muhalifte olmadıkları için Osmanlı yıkılmayacaktı. Türk medeniyeti Türk devletinin çok ötesinde ve ondan çok daha geniş koordinatları olan ve bunun kurumsallaşmasına yani Türk medeniyetinin kurumsallaşmasına Türk devleti denir. Bu devlet bir ırkı devlet değil bir kültürün oluşturduğu medeniyetin kurumsallaştırdı devlet olarak görülmelidir.
Saat:02.45..Ben bu gün yazılarımı şiir gibi sevdim ve uyumak için yorganımı üzerime çektim..Banada sizede iyi geceler.
Virüs Günlerimde Seyr-i Lamekan-Seyr-i Lazaman 18
Zeki Özdemir
Yorumlar