Onca kitap, ilim uğruna çekilen cefalar elbette ?Filozof Ali? unvanını hak eder. Bu benim yakıştırmam değil saygın bir hocanın kendine verdiği hoş bir değer. Hoşluk var tabii, ?filozof? unvanı maalesef toplumumuzda birileri tarafından istiskal amaçlı kullanılmaktadır. Bu isim tercihi, bu yüzden isabetli bir duruşa işaret emektedir. Doktora sonrası, ilahiyat fakültesinden, edebiyat fakültesi felsefe bölümüne çalımlı bir geçiş. Ardından profesörlük ve bölüm başkanlığı? Ardından ÖYS sınav merkezi müdürlüğü ve nihayet rektör yardımcılığı? Başka makamları da vardır ama saydıklarım bile haşyet ve heybet uyandırmaya yeter.
Rektör yardımcılığı sonrasında ise olmasaydı denilecek her şey bir bir oldu. Üstten ve zorunlu bağlılık hisseden öğretim elemanlarıyla bir garip yönetim devri başladı. Asla bu kadar görev fazla, bari bölüm başkanlığını devredeyim de bir başka meslektaşım yapsın demedi. Çünkü güç, çok ama çok şey demekmiş? ?Güç?ün ne olduğunu daha önce de bilirdik ama şimdi yakından tecrübe etmiş olduk. Zaten, yaşadığımız olağanüstü ahvalde fikir özgürlüğü, muhalif duruş filan ham hayaldir. Ağır kişiler hakkında ?Ne yana dönseniz, burnunuz önünüze gelir!? gibisinden bir söz söylemek bile, ciddi kovuşturma, soruşturma sebebidir. Rızık korkusuyla, adım çıkar yahut üstüme gelirler korkusuyla herkes susar ve odasını kapatır.
Sn. profesör, ÖYS merkezine atandığında, mezuniyette derece yapan ve yüksek lisansa başlatılan bir öğrenciyi, kendine sekreter olarak işe almıştı. Müktesep hakkıdır, tercihidir; kimseyi ilgilendirmez. Öğrenci; tam dört sene boyunca bir başka profesörden tez yapmaya devam etti ve bu arada tez hocası dâhil, hiçbir hocasına selam vermedi. Bu dönem başında tez hocası, her hangi bir çalışma yapılamadığı için tezi bıraktı.
Zeki öğrencimiz; nice unvan ve makam sahibi hocamızdan yeni konulu ve çok ağır konulu bir tez aldı. Üç buçuk (rakamla 3.5) ayda, yepyeni ve kaynak toplamaya bile yetmeyecek bir sürede tez tamam? Bu iş bu kadar kolaydı da, neden beş sene önce akıllara gelmedi, doğrusu şaşırtıcıdır. En ilginç husus ise: Sn. Profesör´ün aynı konuda çok önceden kitap hazırlığı oluşudur. Jüri tamam ve bölümden hiçbir hoca, ana bilim dalı başkanı yok. Her şey tamam anlayacağınız; gerisi fıstık, fındık, leblebi? Şimdi zata mahsus doktora programı açılacağı söylentilerini işitiyoruz. Açılır mı, açılır. Bu kadar yetki, idarî destek ve katma değer olarak ?Filozof? unvanı bu küçük işlere kadir olmazsa şaşarız. Yolu bulunur, kitabına uydurulur, kanun dediğiniz de çalgı âletidir? Saygıdeğer hocanın, kızını Tıp Fakültesine yerleştirmesi henüz sıcak bir konudur. ?Etik? ise bu semtlere uğramaz; kurulu vardır, felsefesi vardır ama uygulaması mahşere kalmıştır.
Çok anladığım işler değil; ?etik? felsefenin dört önemli ana dalından biri imiş? Anlamadığım bir disiplinle ilgili söz söylemem ihtisasa hürmetsizlik olur. Bu uygulamalar, yeni bir ?etik? çalışması, ?etik?e taze bir bakış açısı olabilir. Yenilik üstüne yenilik yaşamıyor muyuz? ?Filozof Ali? müstearını gerçekten tutmuştum ama mevcut konum ve konuşlandırmalara göre biraz hafif kalmaktadır. Benim kendilerine teklifim: ?Alisto?dur. Büyük filozofların isminin arkasına ?teles? gibi ekler getirmek felsefede adettir; ?Alistoteles? demek yakışır. Bu uygulamalara da ?Alistoteles Etiği? adını verebiliriz.
Çok önemli olduğu için de bir konuda yol göstereyim. Üç buçuk ayda yüksek lisans, bilim dünyasında istisna bir durumdur; dünya rekoru bile olabilir. Bu sayede Cumhuriyet Üniversitesi, Guinness Rekorlar Kitabı´na bile geçebilir.
Ne söylemezsem söylemeyeyim, ?şakaklarımdaki dövmeler? beni daima ele verecektir. Bazıları, ?cesur ve onurlu? diyeceklerdir; bazıları da, bedeli hakka esaretten vazgeçmem olan sözleşmelere katılmadığım için ?hain? diyeceklerdir. Gerçekte ve sadece ?suskun ve kederli?yim...
Evet, sadece suskun ve kederliyim?