“Umutsuzluk yok.
Gün gelir;
Gül de açar, bülbül de öter.”
(Sezai Karakoç)
Cemre havaya ve suya düşmüştü de heyecanla toprağa düşmeyi bekliyordu... Dağlar, bayırlar, ovalar, yaylalar rengarenk çiçek kokusuna hasretti. Kuşlar özgürlüğe uçacaktı sonsuz semada... Sular bir başka çağıldamayı arzuluyordu kendince... Her yönüyle bahara dönüyordu tabiatın rengi.
Ancak ne olduysa oldu... Şubat soğuğu önce bedenleri, sonra ruhları üşüttü. Bir anda kara kışa, zemheriye, ayaza dönüleceği; her tarafın bir gecede tarumar olacağı nereden bilinsindi... Bilinemedi de...
Kaderine boyun eğen imam-hatip okulları, öksüz ve yetim kalan Kur’an kursları, yasaklanan başörtüsü, çocuk cıvıltısına hasret camiler... Gözü yaşlı kızlar... Onları teselli eden anneler... Boynu bükük babalar... Kaybolan yıllar, yıkılan hayaller...
Memleket üzerinde kara bulutlar dolaşıyordu. Baykuşlar evlerin bacalarını mesken tutmuştu. Bu sebepsiz kin ve nefret niyeydi ki... Oysa herkes aynı havayı teneffüs ediyor, aynı bayrağın altında yaşıyordu...
Ve gün geldi “...Hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır vardır. Siz bilmezsiniz Allah bilir.”(Bakara-216) ilahî mesajı tecelli etti. Şer zannedilen durum hayra döndü. Ufuktan apaydınlık bir “Güneş” doğdu ilkin. Sonra bir “Gül” açtı... Devamında binlerce, milyonlarca çiçek... Süreç ve etkisi deniz üzerindeki köpük misali yok olup gitti. Yanlış yapanlar yanlışlarından döndü. Kin ve nefret söylemlerinin boş olduğu görüldü.
Ve dahi bugün...
Başörtüsü her yerde serbest... İmam-hatipleri de tercih eden var diğer okulları da... Her mahallede Kur’an kursları, dernekler, vakıflar var... Camiler çocuklarla, gençlerle şenleniyor... Ve insanlar sanıldığı gibi bunlardan hiçbir rahatsızlık duymuyor.
Millî gelir artmış, borçlar sıfırlanmış, memleket baştan başa kara yollarıyla, demir ağlarla donatılmış. Her ile hava alanları, üniversiteler yapılmış. Alt geçitler, üst geçitler, hastaneler, okullar, adliye sarayları, sosyal tesisler, parklar, bahçeler ve dahi neler...
Evet... Nihayet, cemre hava ve suyun ardından toprağa da düştü. Dağlar, bayırlar, ovalar, yaylalar rengarenk çiçeklerle doldu taştı. Kuşlar özgürlüğe kanat çırptı sonsuz semada. Sular bir başka çağıldadı derelerde, ırmaklarda...
Ne mutlu bize... Zamansız yaşanmış bunca mevsimin ardından her yönüyle bahara erdi güzel memleketimiz. Umuyor ve inanıyoruz ki baharların tekrar kışa dönmemesi, açan çiçeklerin solmaması, tarihin tekerrür etmemesi için olanlardan ibret almamız gerektiğinin farkındayızdır. Zira şimdi çatışma değil kardeşlik zamanı...
Baharı Beklerken
İbrahim Kaya
Yorumlar