Hatırlayanlar hatırlar, hatırlamayanlar Office Boy´un sanal sayfasına baksınlar; silinmişse de ben arşivime aldım. Üslup o kadar terbiyesizdi ki, seviye tutturmakta zorlanmıştım. Hukuka taşıyabilirdim ama figüratif şahsiyet olduğu için cezaî ehliyete layık görmemiştim. Bizim Sivas Gazetesi´nde olayın esasını ?Kızım İçin? künyeli bir yazıda ifade etmiştim. Hakkımda şöyle bir bühtanda bulunmuşlardı: Güya kızım için kadro talebinde bulunmuşum, Hz. yönetim karşılamayınca da aleyhlerinde yazmaya başlamışım. Evvelâ bu benim hayatıma ve tecrübeme iftiradır: A´dan Z´ye kadar yönetici konumundaki insanları tanırım. İftira ve yalan ise ?kutsal amaçlar? ve ittifaklar uğruna helal değil mi? Çok iyi(!) tanırım ve şahsî çıkardan başka bir değer gözetmediklerine sonuna kadar şahitlik ederim. Kazara bir iyilik yapmışlarsa, karşılığını alacakları vadeli bir yatırımdır. Tecrübem kimseye delil değildir, elbette sadece beni bağlar. Biz gençliğimizi savuşturduğumuzda, anneleri henüz evlenmemiş olan tıfılların taraf tutması, içlerinden bazılarının bir işaretle bana saldırması; çıkarcılıkla bile izah edilemeyecek bir kişilik zafiyetidir. Bu ve benzerlerinin kişilik zafiyetleri, daima bir resmî makama geldiğinde çılgınlık seviyesinde zirve yapmaktadır. Bazı söz ve tavırlar kamuyla paylaşamayacağım düşüklüktedir ama er geç kendi ayaklarına dolanacaktır.
Evet, namertlere muhtaç olmadan ve girdiği ilk ciddi memuriyet sınavını derece yaparak kazanarak yüzümü ağartan seçkin bir üniversite mezunu kızımın "Şehrimde kalmasını" ve yaşlılığımda yanımda olmasını elbette isterdim. Lütfen şu tecrübeme de kulak verin: Sadece benim bölümüme dostluk yahut başka ilişkiler çerçevesinde alınan iki bayan asistanın ikisi de doktorayı tamamladıktan sonra, torpille yahut başka yollarla Sivas´tan anında ayrılmıştı. Benim bilmediğim daha niceleri vardır. Torpil koyanların hangi nedenle olduğunu hâlâ anlayabilmiş değilim, son derece dindar muhafazakâr bilinen bir hoca ile bir hoca-bürokrattı. Sivas kimlere binek, kimlere atlama taşı olmadı ki. Önce nefisleri altlarındaki nimetlerle tatmin olan sıradan insanlardan olsunlar; diğer unvanlar on numara büyük gelir.
Başarılı ve Sivaslı olanlara akademisyen alımı konusunda öncelik tanımayanların ciğeri bence beş para etmez. Dolayısıyla ben bunu sadece kızım için değil, her Sivaslı aile ve çocukları için isterim ve sonuna kadar savunurum ve savundum.  Yeter ki, kaliteden taviz verilmesin ve özellikle de başkalarının hakkı yenilmesin. Kaliteli her vatan evladına Sivas´ın kapıları sonuna kadar açıktır; üniversitenin de özellikle olmalıdır. Üniversite: Çeşitli fikirler, renkler, kişiler, görüşler hatta ülkeler demektir. Azerbaycanlı akademisyenlere dahi tahammül edemeyen bir üniversite için böyle bir şey elbette geçerli değildir. Üniversal açıklık değil, üniform sertlik ve kapalılık son limitine kadar istismar edilir; bittiğinde de iflası resmen ilan edilir. Testi kırıldıktan sonra konuşmak ise serapa ahlaksızlıktır. Azerî bazı hocalara garip ve akla farklı ilişkileri getiren tercihlerle kapı gösterilirken; milliyetçiliği ve Turancılığı kimseye bırakmayan siyaset asalaklarının yamuk tavırlarını da lütfen bir tarafa not edin.
Aleyhime ve maniple edilerek kullanılan haberin kaynağı da yıllarca yakınımda duran bir sayın rektör yardımcısıydı... Çünkü sadece ona söylemiştim, o da "Bu iş benimle değil, rektörle ilgili..." deyip kestirip atmıştı. Diyeceğime dediğime bin pişman olmuştum ama aleyhime bir isnat oluşturulacağını tahmin etmemiştim. Hissiyatsız, her parça ve birimi mekanik bir aygıt gibi hareket eden yönetimin zihniyeti de fiilen ilk kavşakta tebellür etmişti. Şimdi bu muavin bey, usulüne uygun bir şekilde kendi kızını Tıp Fakültesi´ne kazandırmayı becermiş. İşte iktidar dediğiniz budur ve yönetmek de biz de böyle olur. Yönetici yahut yönetim yanlısıysanız her yol mubahtır. Bu işler ta göreve gelirken pazarlık edilmiş; kime ne verileceği, kimin ayağının kaydırılacağı, kimin düşman ilan edileceği mutlaka belirlenmiştir. Muhalifseniz, bu zevatın hayatları boyunca o reklamını yaptıkları "adalet" buharlaşır. Oysa kendine adil olmak bencilliğin ta kendisidir; adalet, sevmediğinize adil davranmakla olur. Mübarek olsun; ganimetçi STK´ları ve başlarındaki malum şahsı da ayrıca tebrik ederim; tekmil icraatınız âlem-i islam ve Türk Milleti´ne hayırlı olsun. Gerçi muhterem "Türk" kelimesinden hazzetmez ve kullananı derhal ırkçılıkla itham eder ama olsun. Türk olmak, ırkçı olmamayı ahlaken tazammun eder.
Office Boy, yazdığım yazıyı hocalarından devraldığını zannetmediğim üslup ve edep seviyesiyle "Türk Filmleri"ne benzetmişti. İtirazım yok, ben o filmleri severim. "Ne var bunda, bir müslümanın işi görülmüş(!)" diyen istismarcılar derhal halka oluşturur ama bu halkanın adaleti emreden yüce dinimizle hiç bir ilgisi yoktur. İşittiğime göre mezkûr kişi, kendini "rektörlüğe" hazırlıyormuş ve bu haberde usul açısından yanlışlık olacağını tahmin etmem. Üstelik Ak Parti il yönetimi içinde ?kimden kaynaklandığı tahminlere kalmış- kulis yapanlar olduğunu da duymaktayız. Tanıdığım kadarıyla manevra kabiliyeti yüksek bir kişidir; karda yürür izini belli etmez. Sırada uygun yerlere yerleştireceği başka dayatmaları da olabilir ve bunlar şu ?etik felsefe? düzleminde bir bir gerçekleştirilir; seyreyleyin... Merak ettiğim şu: Elan bir yönetim ve bir rektör varken bu ilginç tercih ve kulisin kaynağı kimdir ve nasıl yürütülmektedir? İçinde bulunduğu yönetim ve ekip elemanlarının da bu soruya verecek bir cevabı olabilir. Gerçekse, hiçbir işin içinde yokmuş gibi davranan ama her işe yukarıdan müdahaleyi şiar edinen üst düzey bir devlet görevlisinin teknik tirektörlüğü(!) söz konusudur.
Kendi gönlümden geçen şey gerçekleşmedi ama inanın gam değil; başkent iki adımlık yol. Kızım için bir basit cümleden başka bir şey kurmadım ve üstelemedim. Sıkı muhalif olmama rağmen eski rektöre de bölümümüzü ziyaret ettiğinde hatırlatmıştım ve ilgileneceğini söylemişti. Vefanın on paraya satıldığı bir vasatta ? Yıllarımı verdiğim şehir yahut üniversite?? gibi cümleler kurmam; bütün emeklerim şehrime de, öğrencilerime de helal olsun. Bu bile bana ayıpmış, bir daha asla böyle bir talepte bulunmamam için ilahî ihtar sayıyorum. Sayın yardımcının kızı için kotardığı kadroyu da aynı meyanda değerlendirebilirim. Kendileri aslen komşu vilayetten bir Sivaslıdır; olsun neticede Sivaslıdır. Sivas´a da çok şey borçludur. Eğer, üstün derece ile rakiplerini eleyerek ve başkalarının hakkını gasp etmeden, kerimesini uygun şartlarla Tıp Fakültesine aldırdıysa, eh hadi diyelim... On kişilik komisyonun tamamının uygun görmediği bir atama ise yönetim ilkelerini gösterir. Bölümler, kurullar, komisyonlar hiç bir şey ifade etmiyor. ?İstediğimizi yaparız!? diyorlar ve yapıyorlar. ?Neden münasip olanı biyoloji bölümü iken, tıp fakültesi?? diye sorarsanız; cevabı, ?Gemenekten Geleceğe? sloganında gizlidir.
Bu ahval ve şeraitte bilmediğimiz bir şekilde, henüz bir rektör varken, birileri erketeye yatıp iş pişiriyorsa sebepsiz değildir; bavullarınızı hazırlayın büyük hocalar. Yahut arz-ı ihtiram için şimdiden kuyruğa girin. Vakıflı, dönerli, oğullu kızlı maddî imkânlar için bir ?B? planı bile yapanlar çıkabilir. Beterin beteri nedir, hafazanallah o zaman hep beraber yaşarsınız. Çıkmaz diyorsanız ?piyasa?yı iyi tanımamışsınız demektir; inancın ekmek arası dürüm edildiği piyasayı? Yeşil sarıklı hocaların, ak sakallarını tam yerine koyup, piyasa ağalarıyla kol kola resim çektirdiği piyasayı.
Beni sorarsanız, ömrümün son demine kadar ?yerliyim? ve ?yerimde? olacağım?