Efendim, Sultanım sana geldim. Efendim önce Üveys´i anladım, Üveys´i dinledim. Yemen ellerindeki Üveys başladı anlatmaya: ?Yere baktım Muhammed dedim, gökyüzüne baktım Muhammed dedim. Her yer Muhammed Emin olmuştu sanki.? diye anlattı Üveys bana  yıllarca. Beni anlamadan gitme Muhammed Mustafa´nın yanına dedi. Bende anladım da öyle geldim. Efendim çok ağladım, dua ettim ve en sonunda geldim. Şimdi Medine sokaklarındayım inanamıyorum. Efendim günahkâr yüzümü, Medine´nin gül kokulu toprağına sürmeye geldim. Medine sokaklarında seni arıyorum, ensara seni soruyorum ?ve senin yerini gösteriyorlar bana.  Yeşil kubbeye doğru ilerliyorum sultanım.  Bir titreme alıyor beni. Hay Allah! Nasıl çıkılır Nebiler Nebi´sinin huzuruna? Ve ordayım artık güzeller güzelinin huzurunda. Ve senin yokluğuna dayanamayan Bilal-i Habeş gibi yığılıyorum öylece. Ve saatlerce ağlıyorum efendim, hasret bitti efendim. Hıçkırıklarımın arasını Hz. Osman aralayıp usulca yanıma yaklaşıyor ve edepli olmamı söylüyor. Gözyaşlarım Hz. Osman´ dan hayâ edip yolunu değiştiriyor. Gönlüme yağmurlar yağıyor, dilime bin bir salavat geliyor, bütün azalarım kendinden geçiyor ve ?Allahümme salli ala seyyidina Muhammed? diye dile geliyor. Sultanım Medine´deyim seninleyim anlatıyorum seni nasıl özlediğimi, bütün dertlerimi. Yıkanıyor bir anda tüm benliğim arınıyorum. Medine´deyim güneş hiç batmasın ben de senden hiç ayrılmayayım  diye dua ediyorum lakin güneş eteklerini toplamış terk ediyor Medine sokaklarını. Medine´de  bir sessizlik? Ayrılık vakti geldi öyle mi Sultanım?  Ben size kavuşmayı hayal ettim. Ayrılmayı hiç düşünmeden sadece kavuşmayı? Bu kadar severken tam da kavuşmuşken nasıl ayrılacağım ben sizden?  Medine? Ey kutlu Medine! Şahit ol. Şahit ol ki bu ayrılık çok zor geliyor bana Sultanımmm. Çünkü ben sadece kavuşmayı hayal etmiştim ayrılmayı değil.