İdamların gizli sebepleri başlığı altında; Cumhurbaşkanı Bayar ile İnönü arasındaki ebedi düşmanlıktan bahsedilir. İkisinin de Atatürk devrimlerine bağlı kimseler olmasına karşın, aralarındaki ülke yönetimi ile ilgili metot farkı, makam paylaşmak ve şahsi kinden meydana gelen ihtilaflar bulunmaktadır. İnönü ve ekibi; ‘Seçkinci-Devletçi-Devrimci’ iken; Bayar ve ekibi ise; ‘liberal-Evrimci-Muhafazakâr’ anlayışta idiler. İnönü’nün; Bayar’ın başkanı olduğu Demokrat Partinin üst üste üç seçim zaferi kazanmasını hazmedemeyip DP’ye yönelik ‘kırıcı ve yıkıcı muhalefet’ yapması ve darbeden sonra DP’lileri âdeta CHP adına yargılamak, İnönü ile çekişmeleri olan sanıkları ‘İnönü adına yargılamak ağır basınca’ İnönü ile “baş ihtilafçı” olan Bayar’ın idama mahkûm edilmemesi mümkün değildi. s:16
“…Bayar’ın “Harp Okulunu tenkil etmeli” şeklinde görüş belirtmesinin “Harp Okulunu İmha etmek”e yorumlanıp, darbeden sonra bunun “Yalan Furyası”ndan olarak yoğun propagandasının yapılması da subayların Bayar’ı kendilerine düşmanlık sebebiyle “bir numaralı hedefleri” haline getirmiş, bu sebepten bu ona MBK’nin “Askere düşmanlık sebebiyle idam edilecekler kontenjanı”na alınmasına sebep olmuştu… Harp Okulu Komutanı Sıtkı Ulay ve Haydar Tunçkanat, tutuklu DP’lileri kurşuna dizmek istemişler fakat engellenmişlerdir…
Başbakan olması sebebiyle Menderes’in, İnönü ile olan ihtilaf ve çekişmeleri daha kırıcı ve yıkıcı olmuştur. İnönü ile mücadele eden Menderes’in MBK’nin İdam Edilecekler Kontenjanının başında bulunmaması mümkün değildi…” s: 17
Subayların özlük haklarının düzeltilmesiyle ilgili Menderes’e sürekli dosya verilmesi ve düzeltme yapmayan Menderes’ten onu idam etmek suretiyle intikam alınması üzerinde de durulur. Yine Zorlu ve özellikle Maliye Bakanı Polatkan’ın, subay maaşlarının arttırılmasını TBMM’nin bütçe konuşmalarında engellediği iddiası da Polatkan’ın oy birliği ile idam edilecekler listesine alınmasına neden olmuştur, denir. s:18-19
Yassıada Mahkeme Başkanı Salim Başol; “Menderes! Siz 10 senede 97 milyon yatırım yaptınız. Köylüsü, bakkalı, çakkalı, her kim elini cebine atsa binlik demetler çıkarıyor. Omuzlarında şeref yıldızı taşıyan bu şerefli subaylar ise ya bodrum katında ya da dam altında barınmak mecburiyetinde kalmak zorunda kalmışlardır. Eğer sizin ‘millet-millet’ dediğiniz o güruha yapmış olduğunuz hizmetlerin yüzde birini bu şerefli insanlara yapmış olsaydınız, bugün bu akıbete maruz kalmazdınız. Onlar gelsinler sizi kurtarsınlar bakalım, nasıl kurtaracaklar?” demiştir. Şu anlayışa bakar mısınız, biz şerefliyiz diğerleri güruh, bize istediğimizi vermezseniz biz de sizi asarız işte… s:19
Çankaya Muhafız Alayı Komutanı Albay Osman Köksal’ın da “zeytin ve kuru fasulyeye talim ettiklerini, sivil elbise alacak güçleri olmadığını, taksitleri ödemekte zorluk çektiklerini, futbol maçlarına gidemediklerini, gazozdan başka bir şey içemediklerini” ifade ettiği ve o dönemde subay maaşlarının gerçekten düşük olduğu da belirtilmektedir. Fakat maaşlar düşük diye ihtilal yapıp, başbakan ve bakan asmak da nasıl bir gerekçedir, vicdanı olanların vicdanına havale ediyorum. s:20
Darbenin daha ilk haftasında, darbenin lideri Orgeneral Cemal Gürsel’den 27 Mayıs rejiminin Adalet Bakanı Amil Artus şunları işitmişti: Bayar, Menderes, Zorlu ve Polatkan hakkında ölüm cezasına hükmedilirse, bu ceza infazına komitede izin verilebilir. Zaten, Yüksek Adalet Divanı oluşturulurken, darbecilerin istediği idam kontenjanı verecek şekilde seçildiği, Adalet Bakanı Amil Artus’un hangi hâkimlerin darbecileri dinleyip idam kararı verecekleri bilgisini MBK üyelerine söylediğini, Merhum Alpaslan Türkeş hatıralarında anlatmıştır. s:22
Menderes’in darbecilerden intikam alabileceği korkusu, hayatta kalması halinde memleketin başına bir gün yeniden gelebileceği korku ve endişesinin de idamının MBK’de onaylanmasına neden olduğu, yine 27 Mayıs darbesinin meşru olduğuna dair beyanat veren aralarında Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun da bulunduğu profesörler grubunun “idamcılardan çok idamcı kesilmeleri” ve idamların mutlaka yapılması gerektiğini telkin etmeleri, DP’lilerin “asamazlar, assınlar da bir görelim propagandasını” boşa çıkarmak için ve eğer hayatı bağışlanırsa köylülerin onu tekrar olağanüstü bir varlık olarak görebilecekleri, geçmişte 17 Şubat 1959’da Londra yakınlarındaki uçak kazasında herkes öldüğü halde kendisinin kurtulması nedeniyle halkımızın Menderes’i büyütüp kutsaması, eper asılmazsa “bir kahraman olarak yeniden geleceği” çekincesi de O’nu ipe götüren sebeplerden sayılır.
Menderes’in idamı, eksen değiştirme ve devrimlerden tavizine de bağlanır. Menderes’in “Bağdat Paktı” kurarak “İslam Birliği” kurmak istemesi, Mukaddes Emanetleri eski yerine iade etmesi, ezanı yeniden Arapça aslına çevirmesi onu idama götüren fiillerdir ki aslında bunlar milletimizin büyük çoğunluğunun istekleridir. Bu idamlarla, bir anlamda milletin boynuna da yağlı ilmik geçiriliyor ve gözdağı veriliyordu. Çevresindekilerin sürekli Menderes’i pohpohlamasıyla hatalar yapması hususu da kanımca, O’nu idama götüren “suyu bulandırma kabilinden” sebeplerdendir.
14’ler Grubunun idamlara karşı olmasına ve suçlu bulunanların İsviçre’ye sürgüne gönderilmesine Cemal Gürsel’i Türkeş’in ikna etmesine rağmen; CHF’nın komite ve ordu içindeki aletleri olan Mucip Ataklı, Cemal Madanoğlu, Osman Köksal, Ekrem Acuner, Sami Küçük, Fikret Kuytak ve Gürsel tarafından, Türkeş’in bu teşebbüsü baltalanır ve Türkeş’in “çok şahsiyetsiz” dediği Gürsel yukarıdakilerin fitnesiyle aldığı karardan vazgeçer. s:23-28
Es-selam. D E V A M E D E C E K…
DARAĞACINDA BİR BAŞBAKAN İKİ DE BAKAN (2) (İDAMLARIN İÇYÜZÜ)
Ömer Doğan
Yorumlar