Geçmişte Pensilvanyalı hakkında hüsn-ü zanda bulunmak ayrı; ekibine hizmet etmek ayrı. Bir yazar, çizer bunlara bazı bakımlardan iltifat etmişse bir şey olmaz; ama nazırlar, umum müdürler vs. kadro düzmüşse iş ciddidir. Çünkü bugün üstünü kırmızı kalemlerle çizdiklerini getirenler de onlardır. Fetö bağlılarıyla geçmişte en iyi anlaşanlar, en iyi denilen yerlere getirilenlerdi. Şimdi de aynı insanlar gözelerin başını tutmuşlardır. Öz geçmişlerini temizlemekte zorlandıkları için, dayanışma düzeyi yüksek bir tür "çıkar cemaati" oluşturdular. Hâlâ hempalarını destekliyorlar, iktidar kuvvetini ellerinde tutmak için her şekle giriyorlar. Fetö de böyle insanlardan oluşmuştu ve geldikleri sosyolojik zemin de her şeyiyle aynıydı. Bu kesişim noktasını anlamakta zorlanan bir okuryazarın yaşadığı dünya ve özellikle yaşadığı toplum üzerine en ufak bir bilgisi yok demektir.
Kategorilerinin sahte ve açık olmayan biz bilincinin altında toplanan irili ufaklı kümelerin, birbirleriyle rekabeti: devlet veya iktidar vasıtasıyla yükselmek, daha net ifadeyle tüketim oranını artırmak içindir. Başka türlü bir rekabet ve eleştiriye dahi bu sosyolojik varlıkların tahammülü olamaz. Eleştirilmesi mümkün olmayan kutsallar altında barınarak, dünyevi hırslarını rahatça tatmin edebilmektedirler. Keşke bu menfaatine hizmet edenlerin, piyasa toplumu kuralları ?ki bu kurallar asla masum değildir- çerçevesinde hareket eden bir sekülarist kadar dürüst ve defterleri açık olsa.
Modernleşme sürecinde Türkiye´de din, bahsettiğim yarış içerisinde önemli bir araç, bir katma değerdir. Ama aynı nispette yaşama ve yaşanma imkânına sahip değildir. Bir dârülislama mahsus bakiyelerin, gösterge değerlerinin abartılı bir şekilde merasimlere dönüşmesi, pazara elverişli sanat dallarıyla iğdiş edilmesi: İslam dünyasını modern batı ve modern iktidarın her türlüsü için kullanışlı farz-ı muhaller hükmüne düşürmektedir. Batı, ?Farz-ı muhal, İslam dünyasının günün birinde kendisine meydan okuma ihtimalini gerçekmiş gibi kurgular. Adam yerine konulmayı bir iltifat zanneden nice insan, nice grup ise bazen kendilerini uluslararası bir başrol oyuncusu bile sayabilmektedir. İhanet, bunlara bir strateji olarak gözükmektedir
Fetö´nün nasıl bir düşman olduğunu biliyorum ama düşmanlarımın Fetö ile sınırlı olmadığını da biliyorum. İktidarın verdiği imkânları Fetö ile mücadele için kullanmayanlar çift yönlü kârlılar: hem mevcut rantlarını katlıyorlar, hem de Fetö ile bazen ??ölümüne? mücadele edenler sayesinde yakın bir düşmandan/rakipten kurtulmuş oluyorlar. Buna adaletsizlik diyebilirsiniz, dahası adaletsizlik de olabilir. Biz zaten 15 Temmuz´da adalet için değil; vatan için yürüdük. 15 Temmuz öncesinde adaletsiz olanların ve Fetö ile koyun koyuna yaşayanların, birdenbire adaletli olacağını hiçbir zaman düşünmedim. Hiç sevmediğim ve beni hiç sevmeyen bir adamın arkasına düşebilir; gırtlağına kadar pisliğe batmış bir kategorik oluşumla beraber vatanım için ölümüne yürüyebilirim. Ama bu onlara ?meselâ- hakkımı helal ettiğim anlamına da gelmez, sonuna kadar desteklediğim anlamına da?
Şöyle bağladım: Fetö dinî bir yöne sahip olabilir ama her yönüyle dünyevî bir örgüt ve güçtür. Fetö´ye tamamıyla dinî açıdan bakmak, dünyevî bir niyet taşımaktır. Bizi dünyevî güç ve örgütlere dinî açıdan bakmaya ve bağlanmaya zorlayacak hiçbir neden yoktur. Birileri bize böyle bir şeyi kabul ettirmeye çalışıyorsa, kesinlikle maddî manevî her şeyimizi istismar ediyor demektir; emeğimizi, alın terimizi ve dinimizi.