Siyasetçinin halka önem verdiğine dair çok örnek hatırlamıyorum. Kendini kıymetli görmeyen siyasetçi de hatırlamıyorum. Gerçi, "Bir eğrilik görürsek kaşıklarımızla düzeltiriz!" gibisinden bir esatir de vardır ama uymak için değil, duyurmak için olmalı? Temsilîdir, temsili demokrasi; seçme seçilme de dahil her şey temsilîdir. ?Demokratik bilinç? diye bir şeyden söz edilir, o dahi temsilîdir. Hiç kimse kendini bilinçsiz kabul etmez; işin ucu gelir dağdaki çoban, şehirdeki aylak misaline takılır kalır. Temsilîdir ama öyle yahut böyle ?yetki? yetkidir. Yetkinliğini somut bir biçimde nasıl kullandığı, seçilenin ve atananın sorumluluk alan ve ahlâkını gösterir. Âlem-i misalden gerçeklikler dünyasına yönelindiğinde, değişimin rastgele bir şey olmadığı; kalplerdekini değiştirmekle ilgili olduğunu anlayabiliriz.
Seçeceğiz. Seçmek yetmez. Seçtiğimizi tepemizde gezdirecek, kul köle olacağız. Olur da gücünüz varsa, en ufak bir eleştiride bulunmayacaksınız. Tersine siyasetçi ne yaparsa ?Aman efendim, mahz-ı hikmet!? diyeceksiniz. Kul köle olanların başını çekenler kimlerdir? Elbette oy veren gariban takımının çoğunluğunun onlara değil ulaşmak, görmesinin bile mümkünatı yoktur. Bütün hayatını yükselmek için el öpmeye adamış memurlar, okuryazarlar, adam yerine konulmak için kıvranan akademisyenler elbette başı çeker. Esnaftan eşraftan siyasetçilerle yakınlık kurmak, şansı yaver gider bir fotoğrafta beraber gözükürse onu evinin duvarına, olmadı sosyal medya sayfasına iliştirenin de haddi hesabı yoktur.
Dikkat ederseniz orta sınıflardan bahsediyorum; nam-ı diğer burjuva? Tekmil şahsiyetleri tüketim miktarlarına bağlı olduğundan, insaniyetleri bir önceki kuşaktan devraldıklarından daha düşük seyreder. İşler düzgün giderse demokrasi oyunu birilerine tatmin hissi verir, çok da şenliklidir. Ters giderse bu sefer bazıları siyaset sahnesine çıkar "hak, hukuk" der, kul köle olanlar da "guguk, gukuk" diye etraflarını sarar, yine rollerini yerine getirirler. İç dengeler, dış dengeler, sermaye finans ve ezcümle sair baht rüzgârı uygun eserse biri gelir biri gider. Giden enkaz devretmiştir, gelen enkaz devralmış? Enkaz devralacaktır ki, düzeltme(!) işlerini salimen yürütebilsin.
Çenemize vuruyor, böyle şeyler söylüyoruz. Çözüm önerisi bekleyenler oluyor ara sıra. Bazen kağnısı gıcırdayan birileri, ?Çözüm öneriniz varsa onu görelim!? diyerek, dalga boyunu değiştiriyor. "Ne yapacaksınız? Uygulamayı mı düşünüyorsunuz?" sorusuyla cevap vermeyi tercih etmekteyim. İşin içinde iki ucu topuzlu değnekle, iki taraftan da dayak yemek var. Geçenlerde bir gariban ama patrona kul köle olmuş uyanıklardan biriyle karşılaştım, hattâ alt kattan bana bir kere de kafa atmıştı. Böyleleri mazur görülür, işimiz bunları emir kulu haline getirenlerledir. Yükselme sınavına giriyormuş. "Senin için garanti, patronun seni çok seviyor!" dedim. Biraz kızardı, "Nerdeee, bizden ziyade sevdikleri vardır!" dedi. Gülünecek yeri de var ağlanacak yeri de acınacak yeri de. Konu demokrasi değil, kapitalizm de değil; altıyla üstüyle insan malzemesidir. Güzel insanlar yok mu? Elbette var. Ama bu saydıklarımın arasında değil; tenhalarda. Emeğiyle kazanan, kazandığına şükreden; insan suretlilere kul köle olmayanlar? Onlar bizim bütün millî varlığımızdır. Aha sana çözüm: Mümkünse sayılarını artırın, hattâ tek millî eğitim hedefiniz bu olsun. Tam böyle derim, muktedir ve sert dalga boyu, kendine alınır ve ?Nasıl olacak?? der. Emir sende, demir sende, maarif sende, âlim sende, talim sende be kardeş! Ne istedin de vermedik, biraz da sen ara nasılını. Bizimkisi kuru sözdür, icabında çatır çatır kırılıp atılabilir. Destur verdik, yetki sizindir; sözü fiile döndürmek size düşer... ?Zaten varız ve işte o dediğiniz bizzat bizler oluyoruz!? diyorsan, yolun açık olsun. Ne gelene ağam dedik ne gidene paşam deriz.
GERÇEK MİLLÎ VARLIĞIMIZ
Berat Demirci
Yorumlar