Karahaber tez duyulur…
Duyulur ve gereği her ne ise yapılır!
Eskiden diyeceğim ama sevmiyorum artık bu kelimeyi, çünkü o kadar da eskiden değildir anlatacaklarım; nispeten kentlerin kenarında, son köylerde o ince cenaze adetleri sürdürülmektedir. Kusursuz bir muaşeret sükût içinde yürür, acılılara yük bindirmeden yakın akraba, konu komşu her muameleyi yönlendirir, yürütür ve sonlandırır. Son durak mezarlık ama hangisi?
“Hangi mezarlık?” sorusu, bu günler için çok garip gelebilir. Oysa her şehrin pek çok mezarlığı var idi; şimdi yoklar! Mezarlıklar, sayılı mahallelerin kesiştiği bir mıntıkada ve salımıza nöbetleşerek omuz veren cemaatin yayan varabileceği mesafelerde idi. Anlayacağınız, mezarlık mahallelerin orta yerinde ölümü içimizde yaşatan nokta adreslerdi. Pek çoğu şehir merkezinde kaldı; miadını doldurdu ve iptal edildi. Bir mim koyun buraya… Çünkü toprak, arsa cinsinden nakdî kıymet kazanmıştır; her taraf çarşı pazar olmuştur… Bir “mim” koyun, beklesin.
“Önce alışveriş sonra fiş dünyası”nda mezarlık, her gün ölümü hatırlamaktır; bu hâl, kentleşmenin şirret iskânına, modernliğin ruhuna muhaliftir. Çoğu düzlendi bu “sessiz mahalleler”in, pek azı korundu. Korunanlar, şu anda kudretli yakınları olanların yattığı mezarlıklardır ve öyle zannediyorum ki, bir zaman sonra onlar da hükümlerini yitirirler. Bir de cami hazireleri vardı ve bazıları bayağı hacimliydi… Bugün çoğu şehirde buralar yitik gayr-ı menkullerdir; hazineye ait tasarruflarla mazi olmuşlardır.
Kenarlarda ve genişleme imkânına sahip arazilerde şimdi merkezî mezarlıklar vardır. Zincirleme reaksiyon gibi önüne ne gelirse tepeleyen kentleşme, bu sonucu doğurmuştur. En disiplinli örneği Ankara uygulamasıdır, orada mezarlığın merkezinde cami vardır ve aynı anda on cenaze kaldırılabilmektedir.
Yapacak bir şey yok, sadece sabit kalan hakikati, değişen dünyayı hatırlatıyorum…
HAYATTAN SÜRGÜN MEZARLIKLAR
Berat Demirci
Yorumlar