İzah filan beklemiyorum...
İtham da değil, hakikat.
Sorduğum sorulara cevap vermek yerine, iki kulak üzerine yatmayı tercih ettiniz!
Bazı tanıdık cemaat kalemşorları da temiz sorularıma cevap vermek yerine, beni “iktidar-cemaat” kirli düellosunun parçası gibi gösterme namertliğine düştüler. Hattı müdafaa, iktidar mücadelesinde kâr gözetenlerin işidir; benim müdafaa alanım satıhtır ve o satıh da vatanımdır, vatanımdır, vatanım… Bana çıkar türünden vaat edileni ve verileni daima reddettim, hep öyle kalmaya da yeminliyim.
Cemaatin “yerli” bir hareket olmadığına dair kuşkularım daima vardı, artık yok... Bu hareket, güdümlü bir çıkar örgütüdür.  Bu çıkar örgütü, ülkemize şu ana kadar yaptığından daha fazla kötülük yapabilecek organizasyon ve işbirliğine sahiptir.
MGK kararları isabetlidir ama umurumda da değil, ben muaşeretimi MGK kararıyla değil "İlmihâl" ile belirlerim...
Fatih Üniversitesi profesörünün Türkiye`yi İslamileşiyor(!) diye ABD`ye şikâyet etmesi, bütün "yerli" ahlak ve namus anlayışına ihanettir. Türkiye kökünden ucuna, Malazgirt’ten bugüne müslümandır ve gâvurlar Türk`ün islamîsini(!) de, gayr-ı  islamîsini de sevmezler, sadece kullanırlar. Kullanıma elverişli olan da zaten bu ülkede eskiden beri vardır ve koynumuzda beslemişizdir...
Amorf, karanlık bir yapı herkes tarafından farklı görülebilir, bu daha tehlikelidir. Çok yönlü kullanıma elverişli demektir...
Çirkef, aslında masumdur; tövbe ile "kullanılmışlık"tan kurtulur. Çirkefliği, çeşit çeşit çirkeflikler biçiminde teknikleştirenin ise kullanılmaktan haz alması ve gönüllülüğü söz konusudur.
Ben kırmızı kitap değil, ilmihâl ile muaşeret edenlerdenim…
Türkler, ilmihalsizleştiği için kafa karışıklığına uğramıştır...
İlmihal, hayat içindir; bunun hukukî karşılığı “İlm-i hak”tır
Sadeleşelim ve kendimizi sadeleştirelim…