Çok net ve anlaşılır sözlerle söyledi konuşmacı, ben de binlerce dinleyiciden sadece biriyim. ?Dindarlık? dinin işin içinde olduğu her söylem için ortak payda olarak kabul edilmeli ve aşağı yukarı ortak paydadır. Buradaki konuşmacımız, önemli bir kanaat önderidir ve yüksek ihtimal, beş şartla ifade edilen ibadetlerini kusursuz yerine getiriyordur. Bazı grupların maliyeti yüksek tüketim alışkanlıklarının dindeki yeri soruldu. Bu sorular abes sorularmış. Bu araçları müslüman önderlere ?Yakıştıramama? ve ?Hasetlik? temel nedeniymiş. Bir müslüman her şeyin en yükseğini tercih edebilirmiş ve bunda bir şey yokmuş.
Sonrası biraz çetrefilli? Hz. Peygamberin sadeliği hatırlatıldı konuşmacıya. O da dinî delillerini sıralamaya başladı. Hz. Süleyman da kralmış ve saraylarda yaşarmış. Bazı insanlar onun yolunu tutabilirlermiş. Gayret edeceksin, kral olamasan da, krallar gibi yaşama yolu açıktır. Tabii, Kur´an son kitap, Hz. Muhammed de son peygamber ama olsun; bütün peygamberlerin yolu, kabaca ve mitolojik bilgilerle üstelik delil olabiliyor. Öğünü çoğunlukla atlamak zorunda kalarak misvak kullanmakla, hayli kilo fazlasıyla geniş kuturlu Amerikan binmek arasında fark yoktur. Bunlar, eylemleri meşru kılan yollardır, tercihle alakalıdır. Yanlış anlaşılmasın, kimsenin kilosuna ve merkebine haset ettiğimiz yoktur. Ben göğsümün hafif de olsa ilerde, karnımın dümdüz olmasını ve daha mütevazı binekleri tercih ederim. Bir şeyi hatırlatayım: Bizde Hz. Süleyman tacı tahtı ile değil, tacını tahtını koyup herkes gibi üryan göçtüğüyle anılır ve önemli bir literatür vardır bu hususta.
Dinince dinlensin, konuşmacıya takmış filan değilim. Kanaat önderi bilimdiği için misal olmaya elverişli, hepsi o kadar. Yukarıdaki iki paragraf, gündem gereği yanlış anlaşılabilir. Belli bir kesimi eleştirmek gibi bir niyetim yok ve kesimler de beni zerrece alakadar etmiyor. Hâkim zihniyetin, genel olarak piyasa toplumunu, özelde sırf gelirle alakalı tüketim alışkanlıklarını dindar öznelerin dinî dayanaklarla nasıl rasyonelleştirdiğinin/meşrulaştırdığının altını çizmek istedim. Radikal vs. görüşlülerin de servet-devlet babında söylem birliği olmasa da eylem birliği ve birbirlerinden farklı meşruiyet kanalları vardır. Onlar da der ki meselâ, "Dâr-ı dünya"da böyle bir nizam var, düşmanın silahıyla silahlanacaksın. Bu yolla birilerinin şianın takıyyede tozunu attırdığına çok şahit olmuşumdur. Takıyye de belli şartlara istinaden, haramı/yalanı/yanlışı meşrulaştırma yolu değil midir?
Evangelistlerin iki muharref kitaptan dünyevî bir iktidar çıkartmalarının eleştirisi bana son derece kolay geliyor; protestanlık-kapitalizm mesellerinin çoğu zaten harc-ı âlem bilgi olmuştur. Zor olanı: kral peygamberle, peygamberlerin kralını tercihi din hattında telif eden kafayı anlatmak... Ayrıca her olayı gündelik siyaset akışına göre algılayan muhalif korolar var. Bendenize de "Sert olmuş!" bahanesiyle hayli rahatsızlıklar verilmiştir. Desem ki: İtikadî din ile amelî dindarlık arasında birbirine taban tabana zıt farklılıklar oluşmuştur! İlkin kasabamızın kuvvetli sivil toplum örgütü Celepler Derneği Başkanı zıvanasından çıkar. Anlar mı? Muhtemelen anlamaz ama onu harekete geçirecek derecede bilgi sahibi ?meselâ- Akademisyenler Sendikası başkanı katalizörlük yapar.
Daima ekonomik krizlerin, hareketlerin, İslam Dünyası´nda yaşanan düşünce krizini hem çok yönlü açığa çıkardığını, hem de derinleştirdiğini düşünüyorum. Devletlerle müslüman halklar arasında çelişkiler, sıradan bir nefs müdafaası olur. Yöneten-yönetilen arasında karşılıklı ?fonksiyonel ilişki- söz konusudur. Karşılıklı liyakat dersek daha anlaşılır olabilir. Halkın dindarlığı ile yöneticinin dindarlığı genel hatlarıyla uyum haline varmak üzere işleyen sosyo-dinamik bir yasa gibidir. Gündemde ekonomi yine bütün cesametiyle var ama büyük oranda magazinel bir boyuta taşınmıştır. Amerikan Dolar´ı ile ilgili konuşmak uzman işi olabilir, bana müstehcen bir alan gibi geliyor.
İTİKAT VE PRATİK DİNDARLIĞIN MEŞRUİYETİ
Berat Demirci
Yorumlar