Köylü imparatorluklarının sonuncusu, özgün tımar sistemiyle mülkiyet üzerinde tam bir denetim kuran Osmanlı Devleti´dir. ?Mülk Allahın´dır!? ve ?Toprak işleyenin, su kullananındır!? temel ilkelerine bağlı sistem, endüstri devriminin yarattığı büyük dönüşüm ile çökmüş ve yenilenmesi bir yana, izinden eser kalmamıştır. Elde kalan beşeri malzeme, tarihin kademe kuvveti ve nüfusun %88´ini oluşturan köylüler ile %12´lik şehirlilerdir.
Köylü, işçi olamadı; çünkü endüstri yoktu? Orta sınıf yaratma çabası ise, mukallit ve sıradan bir seçkinci tavır olarak kaldı. Bu seçkinci tavır üzerine ise sosyoloji üretmek, okuryazar ayak takımı için en ucuz yol oldu? Gerçekte şehrin köylüleşmesi değil, köyün ve şehrin topyekûn ?kentleşme?si yaşanmıştır; şüphesiz bu kentleşme süreci, şehirlerimizin tarihine nispet ettiğimizde: Dünyanın en sağlıksız kentleşme örneklerindendir. Sağlıksız kentleşme, maarifsiz bir ülkede kendi ?tüketici kitleleler?ini doğurmuştur.
Köylü olmak da, şehirli olmak da ne kusur, ne meziyettir. Kusur ve meziyet, kişilik vasatının sahip olduğu ahlaki duruşla ilgilidir. Köylünün ahlaken düşük olanlarıyla, şehrin ahlaken omurgasız olanlarının sentezi; bugün kentlerimizin hâkim havası ve belki de geleceğidir. ?Neden böyleydiler, neden böyle oldular?? sorularına verebilecek net bir cevabım yok. Bu konularda konuşmak kesinlikle ?yasak?tır; ne zaman bu yasağı aşacak kudrete sahip bir epistemik cemaatimiz olur, o zaman konuşuruz. Olayın metafizik yanını da inkâr edenlerden değilim: helal süt, temiz maya bile söz konusu edilebilir. Beni en ilgilendiren tarafı: bir şehri, bir ülkeyi yaşanabilir kılacak tek umut olan ?ehl-i eman?ın elan izolasyona tabi tutulmasıdır.
Köylü neo-kentlinin yükselme aracı dindi, din ile yükseldi ve dünyaya el attılar. Şehirli neo-kentlinin ise kendine yer tutmak için pasif kalmayı tercihi söz konusudur. El attıkları her yerde sahip olmak arzuları tavan yaptı. Bugün gördüğümüz ve din ile yükselerek, sekülerliğin en sahtesini sergileyen güruhlar, bahsettiğimiz sentezin bir ürünüdür. Bu sentez, neredeyse yeni bir seküler din oluşturmuş ve seremoni ve dinî göstergelerle kutsallaştırılmış bir ?tüketim ideolojisi? oluşturmuştur.
Her türlü vahşet, kabalık, istismar işte bu güruhların eseridir. İşin analizi ayrı, insan olarak tavır belirlemek ise ayrıdır. Birincisi ihtisas işidir; öbürü insan olmanın gereğidir. Ben, ikinciyi önemseyenlerdenim ve bu ?tüketim ideolojisi?ni kutsayan, dinleştiren herkes ve her kesimle hesaplaşmayı kulluk görevi bilirim.
KÖYLÜLER VE KENTLİLER
Berat Demirci
Yorumlar